| RÖPORTAJLAR | 










 
		 Ne yapıyorum, neler oluyor bana?  Bir umut var. Biliyorum güzel şeyler olacak yakında. Ama ne yapıyorum şu an? Neredeyim? Olmak istediğim yerde miyim? Ya da olmak istediğim yeri, olmak istediğim yermiş gibi mi görmekteyim? Onca insanın arasında kendimi yapayalnız hissetmemin nedenini kim açıklayabilir? Keşke cevap veren olsa, böylece yalnızlığıma bir çare bulmuş olurdum.
Gitmek istediğim aşikâr. Gittiğim yerden de başka bir yere gitmek isteyebileceğimi biliyorum. Gide gide ulaşabilirim belki istediğim; fakat hiçbir zaman hayalimde canlandıramayacağım ve de merakla beklediğim ‘o’ yere. Gitmeliyim, gidebilmeliyim.
Bazen heyecanlanıyorum. Gerçekten mutlu olduğum anlarda mevcut. Boşuna yaşamadığımı, amaçlarımı da biliyorum; lakin o onca insanlar yardımcı olmuyorlar bana. – onlar kendilerine de yardımcı olmuyorlar ya!-  Varsa yoksa daha çok, daha da çok para;  hep bunun için uyanma, hep bunun için yaşama. Onca insan diyorum ya; tüm insani duygulardan yoksun kalmış insan; hangi kategoriye girer acaba?  Hani komşusu açken tok uyumayan; acılarıyla acılanan, dertleriyle hemhal olunan? Dualarla hayata tutunan, çıkarsızca yardımlaşan o insan gibi insanlar nerede? Yavaş yavaş, tıpa tıp birbirine benzeyen insanlar birikiyor etrafta; aynı giyinen, aynı düşünen, aynı konuşan, aynı hayatı yaşamaya çalışan… Birbirlerine baka baka kararan onca insanların arasında sahi, ne yapıyorum ben? Bir insanı sırf başka bir ırktan olduğu için, dini inanç ya da dil farklılığından ve de aynı ülkenin vatandaşı olmadığından umursamamak; gözünü, kulağını kapamakta niye? Ne zamandır ateş sadece düştüğü yeri yakmaya başladı? Bu ‘olmamış’ gibi davranabilmekte neyin nesi? O güzel insanlarla aramızdaki farkı söyleyebilir misiniz bana? Ben söyleyeyim.
Bir filmde izlemiştim. Bir anne, oğlunun ömrü boyunca aklından çıkarmayacağı ve de hayatının felsefesini oluşturacağı benim de savunduğum o öğüdü veriyordu. ‘’Bu dünyada sadece iki tür insan vardır; iyilik yapan iyi insanlar, bir de kötülük yapan kötü insanlar. İşte insanlar arasındaki fark bu. Başka bir fark yok.’’ İnsanı ne diniyle, ne diliyle, ne rengiyle, ne düşüncesiyle ölçebilir ve de yargılayabilirsin. Ne tuttuğu takımla, ne gittiği filmle, ne de dinlediği müzikle. Ne sevdiği renkle, ne uğraştığı meslekle. Sadece yaptığı iyilik ve kötülükle ölçebilir ve değerlendirebilirsin. Belki de yargılayabilirsin. O da kötülüğün daha fazla yayılmaması için. Eğer insanları ayıracaksan kısım kısım, sınıf sınıf, işte bu şekilde ayıracaksın. İyiler sınıfı, kötüler sınıfı diye. Başka bir sınıf yok. Başka insan tipi yok. İşte, umursamadığımız o insanlarla aramızdaki fark bu.