RÖPORTAJLAR |
Yeni Dünya Vakfı, sivil toplum kuruluşları arasında öne çıkan bir müessese. Çeyrek yüzyıllık vakfın Başkanı Mahmut Göksu, yapılan çalışmaları anlatıyor.
Bizim köklü medeniyetimiz bir ‘vakıf medeniyeti’dir. Selçuklu ve devamı olan Osmanlı, toplumun düzenine ciddi katkılarda bulunan vakıflarla ayakta durmuş ve bir iyilik dünyası oluşturmuştur. Şüphesiz bugünkü şartlarda bir vakıf kurup onu hayırlı bir müesseseye dönüştürmek kolay değil. Ama azim ve inanç olunca bunlar zor değil. Merkezi Cağaloğlu’nda olan ve çeyrek yüzyıldan beri ilim, sanat, kültür dünyamıza, muhteşem medeniyetimize katkılarda bulunan Yeni Dünya Vakfı’nı, Başkanı Mahmut Göksu Beyefendi ile konuştuk. Vakfın kuruluş amacını ve bugüne kadar yapılan hizmetlerini anlatan Göksu, geleceğe dair projelerini de dile getirdi. Sizi bu sorular ve cevaplarla baş başa bırakıyoruz:
Yeni Dünya Vakfı, son yıllarda önemli ve ciddi faaliyetleriyle öne çıkan ve toplumda takdir gören saygın bir sivil toplum teşkilatı. Öncelikle şunu sormak istiyorum. Türkiye’de bunca vakıf varken Yeni Dünya Vakfı’nı niçin ve hangi amaçla kurdunuz?
28 Şubat sürecinde inançlı kesimin baskı altına alınması, temel hak ve özgürlüklerin yok sayılması, başörtü ve katsayı dayatmaları gibi hukuk dışı ve ötekileştirici tutum ve davranışlara karşı daha adil bir dünyanın kurulabilmesi için 1996 yılında bir grup arkadaşla yola çıktık. Bir başka ifadeyle o gün ülkemizde bugün de genel olarak dünyada devam eden güç ve zulüm odaklı bir dünyadan, herkesin inancını ve ideallerini daha rahat yaşayabileceği, adalet ve merhamet odaklı bir dünyanın kurulabilmesi için gayret göstermek ve bu yüksek ideallere inanan gençlerin yetişmesine rehberlik etmektir.
Yeni Dünya” tabiri bir iddiayı da taşıyor. Bugün mevcut “Dünya”dan ve yeryüzündeki gidişattan rahatsız olunduğu için mi “Yeni Dünya” ismiyle yola çıktınız?
Evet bu bir iddiadır. Çünkü ideali olan insanlar, iddialı olmalıdır. İdeali olmayan denizde rüzgâra terkedilmiş bir gemi gibidir, her yere savrulabilir. Hani bir söz vardır ya, ‘Rotası belli olmayan gemiye, hiçbir rüzgâr yardım etmez.’ diye. Elbette bugün dünyanın gidişatından rahatsızız. Çünkü gücü olan, zulümde sınır tanımıyor. Örneğin Çin, Doğu Türkistan’a, Rusya Kırım’a, Ukrayna’ya girebiliyor. ABD Suriye, Yemen, Irak ve daha birçok ülkeyi kendi menfaat ve çıkarları neyi gerektiriyorsa, hiçbir kural tanımadan girip işgal edebiliyor. Milyonlar bu yüzden ülkelerini terk etmek durumunda kalabiliyor. Bütün bunlar dünyaya hükmeden 5’linin çıkarlarına göre şekilleniyor. İşte biz durumdan rahatsızız ve dünyanın 5’ten büyük olduğu gün, yeni dünyanın ayak seslerinin geldiği gündür diye düşünüyoruz.
Vakfın merkezi Cağaloğlu’ndaki Hadım Hasan Paşa Medresesi. 1980’li yıllarda bu semtte çalıştığım sıralarda her zaman arkadaşlarla dışarıdan gördüğümüz ve hâline üzüldüğümüz tarihî, harap ve köhne bir binaydı. Bu mekânı nasıl devraldınız, restorasyonu için hangi çalışmalar yapıldı? Bugün son derece nezih bir mekân olarak medeniyetimize hizmet veriyor. Bu konuda destek olan resmî kurumlar oldu mu? Yoksa tamamen sivillerin üstün gayretleriyle mi bu hizmet yürütüldü? Biraz binanın dünkü ve bugünkü hâlini anlatır mısınız?
“Vakıf ihyâ etmektir; sahip çıkmaktır; tarihe vefa göstermektir; geleceğe taşımaktır!” Yeni Dünya Vakfı kurulduğu günden itibaren değişik mekânlarda hizmetlerini sürdürdü. Ancak biz hep kalıcı bir mekânın peşinde olduk. Bunun için de tarihî bir mekânı alıp, hem ihya ederek tarihe hizmet etmek hem de ihya edilen binada gençlere tarih bilinci kazandırmayı önemsedik. Çok farklı yerlerde araştırmalar yaptık. En nihayet Cağaloğlu’ndaki Hadım Hasan Paşa Medresesi ki, o dönemlerde harabe hâlde idi, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve diğer ilgili mercilerle görüşerek burayı restore ederek vakıf hizmetlerinde kullanmayı düşündüğümüzü ifade ettik. Uzun uğraşılardan sonra tahsis alındı. Vakıf yönetiminden bir iş adamı arkadaş, restorasyonunu kendisinin yapabileceğini söyledi. Ancak prosedür çok uzadı. Medresedeki her taşın üniversitede analizinin yapılması gerektiği şeklinde bir sürü detay çıktı. Bunun üzerine İl Özel İdare Genel Sekreteri rahmetli Sabri Kaya ile görüştüm. Kendisini pandemi sürecinde kaybettik. Mekânı cennet olsun. Çok yardımcı oldu. O dönemdeki meclis üyesi arkadaşlara da teşekkür ediyorum. Onların da destekleriyle yapım ihale bedeli meclisten çıktı, para Eminönü Belediyesi’ne aktarıldı. Ancak Eminönü Belediyesi de kapanma telaşına girince, ihaleyi yapamadı. Para tenkis oldu. Tekrar İl Özel İdarede aynı işlemler ve meclis kararı yenilendi. Bu defa Fatih Belediyesi’ne aktarıldı. Sağ olsun o dönem Belediye Başkanı Mustafa Demir, destek oldu ve bizim ısrarlı takibimiz, İl Özel İdare, Fatih Belediyesi ve Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün katkı ve desteği ile restorasyon 2012’de gerçekleşmiş oldu. İş bittikten sonra medresenin sol girişinde bulunan dükkânın kendilerine ait olduğunu söyleyen bir genç geldi. Tabii sekiz yıl süren restorasyon sürecinde hiç görmediğimiz bu şahsı görünce şaşırdık doğrusu. Vakıflar Bölge Müdürü İbrahim Bey’e durumu sordum. Dükkânın maalesef 1930 yılında satıldığını söyledi. Biz de elinde tapusu olan şahsa, buranın bir vakıf eseri olduğunu, bu nedenle satılamayacağını, satın alınamayacağını, miras bırakılamayacağını ve hibe edilemeyeceğini söyledik. Geçmişte yapılan, bir yanlışlık olduğunu, siz büyüklerinizin satın aldığı bu dükkânı tekrar vakfa bağışlayın ve aslına döndürün, dedik. O da hayır dedi ve bizden yüksek bir fiyat istedi. Daha sonra bir şekilde anlaştık ve dükkânı Yeni Dünya Vakfı olarak satın aldık. Vakıf senedine de Yeni Dünya Vakfı’nın feshi veya infisahı hâlinde dükkânın doğrudan Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne rücu edeceğini yazdık. Böylelikle Hadım Hasan Paşa Medresesi, bir bütün hâlinde aslına rücu etmiş oldu. Tabii ki yapılış amacına uygun faaliyetler yaparak yani gençlerimize dönük eğitim, kültür ve sanat faaliyetleriyle vakfeden kişinin ruhaniyetini de mesrur ettiğimizi düşünüyoruz.
Bir kuruluşun tarihinde çeyrek asır önemli bir zaman dilimidir. Siz 25 yıldan beri Yeni Dünya Vakfı olarak Türkiye’de kültürümüze, sanatımıza, ilim dünyamıza ve bilhassa gençlerimize önemli hizmetler veriyorsunuz. Son 25 yılın değerlendirmesini ana hatlarıyla sizden isteyebilir miyiz? Bu zaman zarfı içinde amaçlanan noktaya gelinebildi mi? Hangi alanlarda eksiklik var ve bugün çalışmalar hangi merkezde yürüyor?
Yeni Dünya Vakfı, insanımıza özellikle gençlerimize hizmet edip onları geleceğe hazırlamak adına yola çıkan bir vakıftır. Kurulduğu günden bugüne birçok eğitsel, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerle yaptığı kamplar ve ufuk açıcı projelerle onlara bir vizyon verebilmenin gayret ve çabası içerisinde olmuştur. Tabi burs faaliyetlerimiz ve son dönemde yurt hizmetlerimiz, hizmet ağımızı genişletmektedir.
Bütün bunlardan amaç, gençlerimize gönül diliyle dokunabilmek, onları yerli, millî ve İslami değerlerle tanıştırıp ailesine, vatanına ve ümmete hayırlı bir evlat olmasına katkı vermektir. Bu hizmetlerde alan çok geniş ve çok çeşitlidir. Her gün daha mükemmeli yakalayabilmek adına attığımız adımlarda daha çok işimiz olduğunu görmekteyiz. Amaçlanan noktaya geldi dersek, tabi ki eksik bir ifade olur. Çünkü yapılacak daha çok iş var ve büyük gayret ve fedakârlıkları bekliyor. Özellikle uluslararası öğrenci boyutuyla da bu gayretimizi daha geniş bir hinterlanda götürmeye çalışıyoruz.
Burada bir konuyu daha özellikle belirtmek isterim. Vakıf hizmetleri gönüllülük esasına göre yürütülmektedir. Burada vakfımıza destek vererek gençlerimize katkı vermeye çalışan hamiyetperver gönül dostları yanında bu faaliyetlerde bilgi, birikim ve enerjileri yönüyle katkı vermelerini beklediğimiz dostlarımızı bu çalışmalara davet ettiğimiz zaman, çoğunlukla çeşitli mazeretlerle karşılaşıyoruz. Mazeretler hayatın bir gerçeği. Ama hiçbir mazeret başarının yerini tutmuyor. Fedakârlık olmadan da bu işler yürümüyor. Kamplara gönderdiğimiz gençlerin başında hamilik yapacak arkadaşlara keşke daha kolay ulaşabilsek. Dolayısıyla bu bir hizmet kervanıdır. Kervanın öncüleri olduğu gibi, arkada kalanları da olabiliyor. Ama kervan yürüyor.
Şüphesiz vakıflar tarih boyunca milletimizin ve devletimizin en mühim organlarından biri olmuştur. Hatta devletin yetişemediği birçok alanda vakıflar hayati görevler üstlenmişlerdir. Mesela fakir fukarayı, çevreyi, hayvanları koruyan vakıflarımız var. Dünkü vakıflar ile bugünkü vakıfları mukayese eder misiniz? Vakıfların bizdeki yeri nedir?
Vakıf kültürünün bin yılı aşkın bir tarihi vardır. Hatta daha eskilere gidersek Hz. Peygamber (a.s.) ve sahabe-yi kirâmın Medine’de bazı hurmalıklarını vakfettiği, bir rivayette de Hz. İbrahim (a.s.) Kâbe’nin yerini vakfettiği mervidir. Dolayısıyla İslam kültüründe vakfın dinî, hukuki, iktisadi ve sosyal boyutuyla kapsamlı bir yeri vardır. Bir başka ifadeyle, ecdadımız Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bir kelimeden bir medeniyet inşa edilmiş.
Selçuklu ve Osmanlı’da kurulan bu güzel müesseseler daha da geliştirilerek, hizmetleri ve faaliyetleri zengin bir muhtevaya kavuşturulmuştur. Devrin ihtiyaç ve imkânları doğrultusunda topluma faydalı olmak kastı ile zaman, zemin, yöre ve eğilimlere göre çeşitlilik göstermesi, sistemin statik değil, dinamik bir yapıya sahip olduğunun açık bir göstergesidir. Bilhassa Osmanlı’da vakıfların sosyal hayat üzerindeki etkisi ve vakıf müesseselerine gösterilen ihtimam bu kurumların önemini daha da artırmıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ın: “Her kimse ki; Vakıflarımın bekasına özen ve gelirlerinin artırılmasına itina gösterirse, bağışlayıcı olan Allahu Teâlâ’nın huzurunda ameli güzel ve makbul olup, mükâfatı sayılamayacak kadar çok olsun, dünya üzüntülerinden korunsun ve muhafaza edilsin…” şeklindeki vakıf duası o dönemde vakıflara verilen değeri ve özeni ortaya koymaktadır.
Kısaca, Osmanlı’da savunma, adalet ve emniyet dışında hemen her alan vakıflar marifetiyle topluma hizmet götürülmüş, başta üst düzey yöneticiler olmak üzere ağniyâ-yı şakirîn bu hususta âdeta yarışarak Osmanlı coğrafyasında çok kalıcı ve uzun soluklu eserler bırakmışlardır.
Vakıf kültürü paylaşmayı, diğerkâmlığı gerektirir. Ben, değil ‘biz’ demenin mutluluğunu yüreklerde hissettirir. İşte bu büyük medeniyeti günümüz insanımıza tanıtabilmek ve gelecek kuşaklara taşıyabilmek adına hepimize büyük görevler düşmektedir.
Vakıf, hukuken bir mal, dernekler ise insan topluluğudur. Bugün tarihimizde olduğu kadar vâkıf (vakfeden) olduğunu söyleyemeyiz. Günümüzde insanların bir araya gelerek bu toplumsal hizmetleri götürdüğünü görmekteyiz. Normalde vakıflarda üyelikler söz konusu değil iken, 2008 yılında çıkarılan bir yasayla vakıflara da üyeliklerin önü açılmıştır.
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra maalesef vakıf eserlerine gerekli ihtimam gösterilmemiş, birçokları maksadı dışında kullanılmış, âtıl bırakılmış veya usulsüz şekilde el değiştirmiştir. Ancak son dönemde vakıf eserlerinde büyük bir restorasyon ve aslına dönüş çalışmalarının yürütüldüğünü görmekteyiz. Bundan dolayı emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Allah onlardan razı olsun.
Burada önemli bir gözlemimi de ifade etmek istiyorum: Son dönemlerde vakıf eserlerin ihyası ve intişarı hayırhah vatandaşlarımızda heyecan uyandırmış olsa gerek ki, bir takım kişi, kurum ve aileler vakfın aslî var oluş gayesine uygun şekilde vakfiyeler kuruyorlar. Bu durumu vakıf müessesesinin geleceği noktasında ümit verici olarak görüyorum.
Türkiye’de vakıfların büyük bölümü daha ziyade gençlerimize yurt temin ediyor ve burs sağlıyor. Elbette bunlar çok mühim hizmetler. Bilhassa 15 Temmuz’da yaşanan FETÖ ihanetinden sonra gençlerimize daha çok sahip çıkılması gerektiği hususu aşikârdır. İhanet örgütünün yurtiçinde ve yurtdışında işgal ettiği okullar, yurtlar devletimiz tarafından, Maarif Vakfı eliyle yeniden alınıyor ve asıl amacına göre hizmet vermeye başlıyor. Yeni Dünya Vakfı’mız bu alanda kaç yurt açtı, kaç öğrenciye ulaştı? Ana hatlarıyla anlatır mısınız?
Yeni Dünya Vakfı kurulduğu günden bugüne gençlerimizin yerli/millî ve İslami değerlerle yetişmesine katkı sağlamaya devam ediyor. Siz de takdir edersiniz ki, insanla uğraşmak zor bir uğraşıdır. Çinlilerin bir atasözü vardır: “Mutlu olmak istiyorsan toprakla; mutsuz olmak istiyorsan insanla uğraş!” diye. Ama şu gerçek de gün kadar aşikârdır: Yatırımların en büyüğü insana yapılan yatırımdır. İşte bu zor ve önemli alanda hem de gönüllülük esasına göre hizmet vermenin gayret ve çabası içerisindeyiz. Çünkü bu alan, kökü dışarıda olan birtakım örgütlere bırakılmayacak kadar mühim bir alandır. Biz de karınca misali, gücümüz nispetinde bu hizmetleri sürdürürken, kemiyetten çok keyfiyete bakıyoruz. Çünkü işi bereketlendirecek olan Allah’tır.
Hâlihazırda vakıf olarak 20 şube, 18 yurt ile hizmet vermekteyiz. Kurulduğu günden bugüne binlerce öğrenciye burs imkânı sağlayan vakfımız 2021-2022 eğitim öğretim yılında 1730 öğrenciye burs vermiştir. Bu öğrenciler eğitimin her kademesinde bulunan gençlerdir. Ancak ağırlıklı kısmını lisans öğrencileri oluşturmaktadır.
Yeni Dünya Vakfı’nın en büyük sermayesi, samimiyetidir. Hiçbir gizli ajandamız olmadan, sadece ‘İnsanların en hayırlısı, insanlara hizmet edendir’ düsturundan hareketle çalışmalarımızı yürütüyoruz. Tabii ki vakıf hizmetlerinde gönüllülük esastır. Ancak bütün bu hizmetler vakfımıza maddi ve manevi katkı veren çok sayıda gönül dostlarımızın destekleriyle yürümektedir. Onlara teşekkür ediyoruz. Allah sayılarını artırsın.
Burada bir hususun daha altını çizmek istiyorum: Son dönemlerde vakıflar üzerinden birtakım negatif algılar oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ülkemizin yaşadığı 15 Temmuz ihanet kalkışması, maalesef bu algıyı besleyen en önemli unsur olmuştur. Bu algıyı oluşturmaya çalışanların temel maksadı, bu ülkede yerli, millî ve İslami değerlerle mücehhez bir gençliğin yetişmesinden rahatsız olmalarıdır. Varsın olsunlar. Hak ve bâtıl mücadelesi dün vardı, bugün de yarın da olacaktır. Ancak biz her türlü vakıf iş ve işlemlerimizi en şeffaf şekilde yürütmekteyiz. Her türlü bağış, finans ve harcama işlemini katılım bankaları üzerinden kayıt ve belgeli olarak yapmaktayız. Çünkü rahmetli Prof. Sabahattin Zaim Hoca bir sohbetinde, “Siz ağniyâ-yı şâkirînden alıp, fukarâ-yı sâbirîne veren, güvenilir gönül erlerisiniz. Güvenilirliğinizi asla tartışmaya açtırmayınız!” derdi. Bence bu güzel ifade her şeyi özetliyor.
Yurtiçinde aktif olan vakfımız yurtdışında da çalışmalar yürütüyor mu? Mesela Azerbaycan, Irak, Bosna Hersek, Almanya, Kırım, Bulgaristan vd. Malum Türklerin yaygın olduğu bütün ülkelerde gençlerimiz var ve onların da meseleleri bulunuyor. Acaba Yeni Dünya Vakfı bu sahada da çalışmalar yapıyor mu?
Vakfımız sizin de ifade ettiğiniz gibi, yurtiçinde bu hizmetleri sürdürmektedir. Ancak ülkemize gelen ve uluslararası öğrenci diye nitelendirdiğimiz gençlere de aynı hizmetleri sunmaktadır. Bunların önemini de söylemeye gerek yok. Dokunduğumuz her öğrencinin yarın ülkesi ile ülkemiz arasında gönüllü bir elçi olması ümidiyle çalışıyoruz. Yurtdışı boyutuyla da, zaman zaman başta Afrika olmak üzere, dünyanın değişik mazlum ve mağdur coğrafyalarındaki topluluklara kurban, su kuyusu, ekonomik destek götürmeye çalışıyoruz. Bunu bazen tek başımıza bazen de Deniz Feneri gibi bu konuda öne çıkmış STK’lar ile birlikte yapıyoruz.
Vakfın dikkat çeken önemli bir hususiyeti kültürel faaliyetlere ve sanat çalışmalarına da önem ve değer vermesi. Muhtelif alanlarda kurslar açıldı? Bunlar devam ediyor mu? Şu anda vakıf bünyesinde hangi kurslar ve seminerler yürütülüyor?
Yeni Dünya Vakfı olarak her yıl sanat, edebiyat, tarih, dini ilimler, sosyal bilimler, kişisel gelişim ve kültürel çalışma alanlarında çeşitli eğitimler vermekteyiz. Hem yıl için de hem de yılsonunda olmak üzere kamplar ve çeşitli kültürel geziler düzenlemekteyiz. Genel merkez bünyesinde her eğitim döneminde binlerce öğrencinin kültürel ve kişisel gelişimine destek olmaktayız. Ayrıca şubelerimizin bulunduğu illerde de eğitim faaliyetleri genel merkezle eş zamanlı olarak devam etmektedir. Yaz dönemine girdiğimiz bu zamanlarda öğrencilere yönelik kamp ve geziler de düzenleyerek gençlerimizin yanında olmaya devam ediyoruz.
Ayrıca kültür sanat toplantılarında da dikkat çeken çalışmalar görüldü. Son olarak “Bâbıâli Enderun Sohbetleri”nin büyük kısmı vakfın merkezinde yapıldı. Türkiye’nin seçkin birçok ilim, sanat, kültür, tasavvuf, medeniyet adamı gelip konuşmalar yaptılar. Bazı büyüğümüz hakkında anma ve saygı toplantıları düzenlendi. Bunlar devam edecek mi?
Vakfımızın bulunduğu mekân İstanbul’un en müstesna yerlerinden biridir. 450 yıllık tarihi bir mekânda faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz. Biz emanete sahip çıkma bilinciyle hareket eden bireyleriz. Bugün içinde bulunduğumuz yer bir vakıftır ve kamunun mülküdür. En güzel şekilde insanların yararına olacak çalışmalara ev sahipliği yapmayı bir görev biliyoruz. Bâbıâli Enderun Sohbetleri de ilim, sanat, kültür, tasavvuf, alanlarının güzide şahsiyetlerini gençlerimizle buluşturan önemli bir çalışmadır ve vakfımızın bu etkinliğe ev sahipliği yapması ayrıca bir onurdur. Bu güzel faaliyetlerin hayata geçmesinde sizin özel katkılarınızı unutmuyor ve size teşekkür ediyoruz. Yine sizin gibi kültür ve edebiyat alanında söz sahibi hocalarımızın mihmandarlığı önem arz etmektedir. Elbette bu ve benzeri faaliyetleri sürdürmeyi arzu etmekteyiz.
Yine vakıf bünyesinde resim, tezhip, ebru, karikatür, sinema ve tiyatro gibi alanlarda da gençlerin istekli olduğu görülüyor. Bu sanat dallarında ne gibi çalışmalar düşünülüyor? Mesela sergiler yine olacak mı?
Yeni Dünya Vakfı olarak gençlerin istek ve önerilerini dikkate alıyoruz. Eğitimlerin içeriği belirlenirken geniş bir istişare ağı ile gençlerin ihtiyaçlarını değerlendiriyoruz. Bu değerlendirme doğrultusunda sanat ve estetik alanlarında faaliyetlere önem veriyoruz. Her yıl eğitimlerimizde yer alan filografı, hat, tezhip ve benzeri kurslar ile öğrencilerimizin estetik ve sanat dünyalarına dokunmak istiyoruz.
Yeni Dünya Vakfı’nın yeni Genel Merkezi’nin Eyüpsultan’da yapıldığı ve yakın zamanda oraya taşınılacağını duymuştuk. Hayırlı uğurlu olsun. Acaba bu taşınmadan sonra şimdiki bina hangi amaçla kullanılacak? Cağaloğlu’nun merkezinde olan bu tarihî binayı, bir kültür sanat merkezine dönüştürmeyi düşünüyor musunuz?
Evet Cağaloğlu’ndaki vakıf merkezi olarak kullandığımız bina, aslında bir medresedir. Bizim de içinde gençlerin olduğu, eğitim, kültür ve sanat hizmetlerinin verildiği bir mekân olarak devam etmesi temel arzumuzdur. Zira vâkıfın (vakfeden kişi Hadım Hasan Paşa (ö. 1598) iradesini önemsiyoruz. Eyüp Sultan’a taşındıktan sonra, burasının gençlere yönelik eğitim, kültür ve sanat faaliyetlerinin yürütüldüğü bir merkez olması noktasında çalışmalarımız sürüyor. Bahçe ve giriş katını kitap-kahve altyapısıyla şekillendirmeyi düşünüyoruz. İkinci katı ise, saydığımız ve yapageldiğimiz etkinliklerin icra alanı olarak planlıyoruz. Tabii Eyüp Sultan’daki merkezimizde de benzeri faaliyetleri daha geniş ve ferah ortamlarda, Eyüp Sultan Hazretlerinin ruhaniyetine uygun şekilde sürdürmeyi hedefliyoruz. Gönül dostlarımızı Eyüp Sultan’a da bekliyoruz.
Bâbıâli, bildiğiniz gibi Osmanlı’nın son döneminde siyasetin, daha sonra ise basın ve yayın dünyamızın merkezi oldu. Bütün gazeteler, yayınevleri, dergiler hep bu semtteydi. Binayı “Yeni Dünya Vakfı Bâbıâli Kültür Merkezi” hâline dönüştürüp hizmetleri artırarak sürdürmeyi düşünüyor musunuz?
Öneriniz güzel. İsim de tarihi ve marka değeri yüksek bir isim. Hatta biraz da iddialı diyebilirim. Arkadaşlarımız bu konuyla ilgili bir çalışma yürütüyorlar. Bu teklifinizi de bir öneri olarak sunabilirim.
Türkiye’de son yıllarda bazı kişiler, gençliği “Z Grubu” ilan edip onların yetersizliklerini öne sürüyor, kusur ve hatalarını ortaya koymaya gayret ediyor. Size göre bütün gençliğimizi bu kategoride değerlendirmek doğru mudur? Toplumun her kesiminde elbette olumsuz tipler olduğu gibi gençlik arasında da bu mümkün olabilir. Acaba bazı yetişkinler kendi yetersizliklerini, tembelliklerini, üşengeçliklerini böyle suçlamalarda bulanarak örtmeye mi çalışıyorlar? Z Grubu tartışması hakkında, gençlerle en çok meşgul olan bir vakıf başkanı olarak neler düşünüyorsunuz?
Z Kuşağı adlandırması, sanki bir toplum mühendisliği projesi gibi duruyor. Birileri sosyal bir adlandırma yapıyor ve daha sonra bizimle birlikte içini dolduruyor. Sonra onu biz de doğru kabul ediyoruz. Rahmetli Sezai Karakoç’a atfedildiği şekliyle söyleyeyim: Bu nesil bize ait. Bizim neslimiz. Biz nasıl yetiştirirsek, öyle şekil alır. Yeni Dünya Vakfı olarak hem kendi gençliğimizi hem de ümmetin gençliğini sahipleniyor özgürlüğünü kulluğundan alan, inançlı, erdemli ve vizyonu geniş bir gençlik yetiştirme gayreti içerisindeyiz. Bunu dert ediniyoruz ve çalışıyoruz. Yapacak çok işimiz var. Bu bir. İkincisi, Hz. Ali’nin ‘Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil, onların yaşayacağı çağa göre yetiştirin.’ sözü tüm zamanlara ışık tutan ve ne yapmamız gerektiğini net biri şekilde ortaya koyan güzel bir rehber sözdür. Dolayısıyla çocuklarımızı harflere göre sınıflandırmak yerine, yaşayacağı çağ ve dönemin gerçeklerine göre yetiştirmek vazgeçilemez bir kuraldır. İnsanlık tarihi boyunca kuşaklar arası benzerlikler hep olagelmiştir. Ancak son dönemlerde bu benzerlik hızlı gelişen teknolojinin de etkisiyle yerini farklılıklara bırakmış görünüyor. Bugün de yine Hz. Ali’nin sözünden hareketle gençlerimizi ona göre yetiştirmeye çalışıyoruz.
Gençliğin eski değerlerini tam olarak bilmediği aşikâr. Yetişkinler de öyle. Bugün daha 20-30 sene önce yaşamış ve bu ülkeye hizmet etmiş birçok fikir, sanat, kültür ve medeniyet insanımızı ne yazık ki unutabiliyoruz. Hâliyle gençler de onları tanıyamıyor, örnek alamıyor. Medyamız onları anmıyor. Bugün bir iki televizyon hariç kültüre ve sanata değer veren televizyon neredeyse yok. Sadece günlük siyasi çekişmelere ve didişmelere odaklanıyor basın yayın organları. Bu konuda neler yapılabilir? Vakıflara, derneklere, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, belediyelere, valiliklere, kaymakamlıklara, milli eğitim müdürlüklerine düşen görevler nelerdir? Nesiller arasındaki sağlam kültür köprüsünü nasıl kuracağız?
Bir düşünür ‘insanlar dünyanın bir nizama girmesini ister, ama gayreti komşudan bekler’ der. Buradan hareketle bu saydığınız kurumlar arası koordinasyon ve bu hedef elbette olması gereken, yüksek ideal barındıran büyük bir hedeftir. Burada sadece karşının harekete geçmesini beklemek yerine, ben bu projenin neresindeyim diye, kişinin kendisini sorgulaması gerektiği düşüncesindeyim. Kültür sanat alanında muhafazakâr kesimin yeterli mesai harcamadığı ve öz veride bulanmadığı bir gerçek.
Yeni Dünya Vakfı genç bir kuruluş. Ama ardından büyük tecrübeler var. Ömrünü, maddi ve manevi gücünü bu güzel ülkeye adamış insanlarımızın gayretiyle bu çalışmalar sürdürülüyor. Şüphesiz hedefleri büyük, idealleri yüksek. Acaba gelecekte ne gibi çalışmalar yapılacak? Mesela 81 ilimizde şubeler açmayı düşünüyor musunuz? Ülkemizin her köşesinde çocuklarımıza ve gençlerimize el uzatmayı hedeflediğiniz söylenebilir mi?
Yeni Dünya Vakfı, çeyrek asrı aşkın yaşıyla genç ama tecrübe birikimi fazla olan bir vakıf. Elbette gençlerimiz adına büyük hedeflerimiz var. Vakfımızın, yeni bir dünyanın kurulması için sorumluluk almaktan çekinmeyen, kişiliği ve karakteri sağlam, kendisini ülkesine ve insanlık âlemine vakfetmeye hazır bir gençliği yetiştirmek, şeklinde bir vizyonu var. Bu gençliğin yetiştirilebilmesi için gerek Yeni Dünya Vakfı olarak gerekse diğer sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği halinde hizmet ağımızı olabildiğince genişletmek istiyoruz. Ancak, hiçbir şekilde nicelik peşinde değiliz. Biz bir siyasi parti değiliz ki, 81 ilde teşkilatımız neden yok, ticari bir kuruluş değiliz ki, neden bayimiz yok, diyelim. Ben de kendi ilimde, ilçemde ‘bu kervana katkı vermek istiyorum’ diyen gönül erleri olursa, değerlendirmemizi yapar ve ona yol veririz. Çünkü bu hizmetlerde Necip Fazıl’ın ifadesiyle “sağına ve soluna bakmadan ‘ben varım!’ diyecek” kişilerle ancak yol yürünebilir. Zira bir dünyalık vadetmiyoruz. Bu da hasbîliği gerektiriyor. Umarım çalışmalarımız yeni vakıf insanların yetişmesine de zemin oluşturur. Cenab-ı Hak, bizleri kendi rızasından ayırmasın.
Tabii bir vakfın kendisini tanıtması, anlatması ve duyurması da son derece önem arz ediyor. Yeni Dünya Vakfı’nın da dergileri ve siteleri var. Duyduğum kadarıyla bunlar da yenileniyor. Daha estetik ve kolay ulaşılabilir olması için teknik çalışmalar yapılıyor. Biraz da bu konulardan bahseder misiniz? Yeni Dünya Vakfı’nı merak edenler, bilhassa gençler vakıfla nasıl temas kurabilir?
Her zaman olduğu gibi bugün de hizmet üreten kurumlar için en güzel tanıtım, kurumun kendi alanında samimi ve güzel hizmetler sunabilmesidir. Bu tarz hizmetler ortaya koyduğunuzda, siz zaten anlatılıyor olursunuz. Bununla birlikte vakfımızın, yaptığımız çalışmalarımızı anlattığımız bir internet sitesi var. www.yenidunyavakfi.org. İnşallah yakın zamanda sitemizi yenileyecek ve daha güzel hale getireceğiz. İnternet sitemizin yanı sıra Vakıf Bülteni ile genç kardeşlerimizin çıkardığı Genç Dünya Kültür ve Edebiyat Dergimiz var. Genç Dünya Dergimiz Haziran’ın başında Sirkeci Garında yapılan Türkiye Dergiler Birliği tarafından düzenlenen fuarda da yerini almıştı. Dergi marifetiyle yazma kabiliyeti olan gençlerimizi desteklemeye, onlara yazılarını yayımlayabilecekleri alanlar sunmaya çalışıyoruz. Yeni Dünya Vakfının hem burs, hem yurt hem de eğitim ve kültürel hizmetlerinden istifade etmek isteyen bütün gençlerimiz, Cağaloğlu’nda bulunan merkezimize gelebilir ve şubelerimizin etkinliklerine katılabilirler. Çok güzel etkinlikler icra edene şubelerimiz var. Mesela bir ay önce Gaziantep şubemiz tarafından, Üniversite ile iş birliği yaparak iki bin kişilik bir salonda çok özel konuklarla ‘Geleneksel sporlarımız ve kültürümüz’ konulu güzel bir program icra edildi. Bursa şubemiz ortalama 250 öğrencinin katılımıyla dört yıl boyunca her hafta olmak üzere ‘Dr. Akif Hayta ile Edebiyat Atölyeleri’ programını başarıyla sürdürüyor. Ankara şubemizin geniş hizmet ağıyla bu tarz etkinliklerde zaten maşallahı var. Erzurum, Iğdır, Sakarya, Adıyaman-Gölbaşı, ve Bilecik-Bozöyük şubelerimiz başta olmak üzere tüm şubelerimizin yaptıkları çok güzel çalışmalar var. Burada hepsine teşekkür ediyorum. Uluslararası öğrencilerimizin etkinlikleri ise bu çalışmalara kelimenin tam anlamıyla ayrı bir renk katıyor.
Vakıf merkezimiz Sultanahmet ve Ayasofya, Ankara şubemiz Hacı Bayram Veli ve inşaatı devam eden eğitim ve kültür merkezimiz ise Eyüp Sultan Camiine çok yakın. Buradan hareketle şunu ifade etmek istiyoruz: Gençlerimiz için cami merkezli bir ruh dünyası inşa ederken onları aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet, Eyüp Sultan (Halit b. Zeyd), Hacı Bayram Veli’nin ruhaniyeti ile de tanıştırmak istiyoruz.
Geçenlerde vakfa emek verenlere “vefa plâketleri” verildi. Benzer bir şekilde vakıfta emek vermiş sanatkârları, vakıf binasında seminer vermiş, konferans vermiş ilim, sanat, kültür ve medeniyet adamlarına da “Yeni Dünya Vakfı Ödülleri” vermeyi düşünüyor musunuz?
Elbette. Vakfımız, hizmetlerine destek sunan herkese vefa duygusuyla yaklaşmaktadır. Bu hizmete kimi malıyla katkı verir, kimi bedensel çalışmalarıyla, kimi de eğitimlerle, bilgisinin zekâtını vererek. Hizmet alanı çok. Allah için emeği geçen herkes bizim için kıymetlidir. Hizmetlerinin bir karşılığı olarak değil ama onlara unutulmadıklarını göstermek ve iyiliği ve hayrı teşvik etmek adına şimdiye kadar çeşitli organizasyonlar düzenledik ve düzenlemeye devam edeceğiz inşallah. Çünkü bu hizmet, hizmet kervanının büyümesiyle daha da büyüyecektir.
Gençlik şüphesiz çok önemli. Türkiye’nin genç nüfusu, Avrupa’ya göre kalabalık. Yeni Dünya Vakfı’mız bir bakıma gençliğe odaklanmış seçkin bir kuruluş olarak temayüz etti. Bütün gençlerimiz için “edebiyat”, “resim”, “karikatür”, “tezhip”, “minyatür”, “tarih” ve diğer alanlarda yarışmalar yapmayı düşünüyor musunuz?
Önceki yıllarda, Örneğin Adıyaman Şubemiz Güzel Sanatlar Lisesi ile birlikte il genelinde resim yarışması düzenledi. Kırıkkale Şubemiz MEM ile birlikte resim ve kompozisyon, Giresun şubemiz bilgi yarışması düzenledi. Bu Ramazan’da da vakıf merkezi olarak “Ramazan Kareleri” konulu fotoğraf yarışması düzenledik. Geçen hafta vefa yemeğinin yenildiği salonda da dereceye giren fotoğraflarla birlikte sergilenmeye değer bulunanları sergiledik. Vakıf olarak her konuda gençler arasında bir farkındalık oluşturabilmek için çalışıyoruz. Çünkü bu yarışmalar farklı potansiyeli olan gençlerin billurlaşmasına fırsat sunuyor. Ben, onların bulunup çıkarılması ve yeteneklerinin desteklenmesini önemsiyorum.
Yurtiçinde ve yurtdışında gençlerimizin ve yetişkinlerin iştirak edebileceği tarihî geziler tasarlanıyor mu? Türk ve İslam dünyasında bazı ülkelere de seyahatler yapılabilecek mi? Bu konuda ne gibi hazırlıklar var?
Gezilerin aslında hem gençlerin birbirini tanıması ve kaynaşması hem de informal öğrenimin gerçekleşmesi yönüyle önemli etkinlikler olduğunu düşünüyorum. Dünyanın önemli merkezlerinden birinde yaşıyoruz. Hem İstanbul’un tanınması hem ülkemizin tarihi ve doğal mekânlarının öğrenilmesi hem de başta İslam coğrafyası olmak üzere dünyanın önemli merkezlerinin gezilmesi ve görülmesinin gençlerin gelişiminde etkili olacağı aşikârdır. Bunlar hep aklımızda. Ve fakat bunlar önemli ve önemli oldukları kadar maliyeti yüksek etkinliklerdir. Daha önce benzerlerini yaptık. Şubelerimizden İstanbul’a gelen misafirlerimiz oldu. Gençlik ve Spor Bakanlığı ile düzenlediğimiz projeler kapsamında yurtiçi ve yurtdışı kültür gezileri tertip ettik. Gençlere ufuk kazandırabilecek güzel yeni projeler hazırlamak için çalışıyor, buna kafa yoruyoruz. Sizlerden ve gençlerimizden de bu konuda öneri bekliyoruz.
Sorularımıza verdiğiniz detaylı ve samimi cevaplarınızdan dolayı çok teşekkür ediyorum.
Bize bu fırsatı verdiğiniz için ben teşekkür ediyorum.