RÖPORTAJLAR |
Yolumdaki taş, taş değil; kelimelerim şikâyet değildi aslında. Sevgi ve umut dolu yüreğime ağır değildi yolunda gitmeyen ne varsa, doğru okunabilseydim. Zanlarla değil evrensel insani yeterlilik ile kabul görmek ister her canlı, kâinata zuhur eden her kıymet. Oysaki söylendiğim, üzüldüğüm, sorun olarak yansıttığım ne varsa hiç biri mühim değildi, biliyorum. Hissettiğim böyleyken sözlerim halim tavrım neden taarruza geçmişti ki sanki zaman kaybı bu ömür kaybı.
Belki bir süreliğine kendi pencerene perdeleri indirip, başka pencereden hayatı seyretmeye koyulmak, kendine başkasının gözüyle kulağıyla algılarıyla bakma yanılgısı içerisindesin. Belki de aynadaki sensin denildiğinde gerçekten ben miyim diye dönüp aynaya bir kez de kendin bakmalıydın. O zaman oradaki aksin sana ait olmadığını, kendi karanlıklarıyla yoluna gölge yapıp sadece kafa karışıklığı ile yolundan alıkoyulmak istendiğini anlayamamak anlasan da anlamak istememek veyahut insan sıfatında yaratılan kimseye kusur konduramamak. Öyle olunca da, şükürlerin şikâyete, pamukların taşa dönüştüğü bir yükle zaman kaybı insan kaybı kaçınılmaz olabiliyor. Lakin öğreti yerini bulmuşsa, kaybettiğin zamanın ve insanların kayıp olmadığını, pencereni açıp kendi ışığınla hayatı ve kendini dinleme, görme ve anlama yetini bulmuşken çiçeklerle dolu pencereni ne de çok özlediğini anlıyorsun. Yürüdüğün yoldaki karartılar artık ışığını kesmeye yetmiyor, çünkü tanıyorsun güneşi de balçığı da. Atalarımız ne güzel söyler: Güneş balçıkla sıvanmaz. Rahmet diliyorum ecdadımıza…