Masmavi bir fon halinde gökyüzü; bulutlar berrak, bembeyaz, umut verircesine sarıyor üzerimi. Ağaçların her hali muazzam olduğu gibi, hüzün de bir başkalık katmış. Rüzgârın akışına kaptırmış, ağıt yakmakta, sessiz haykırışına ne tepki vereceğimi bilemiyorum. Acısını yüreğimde hissedip, paylaşmak isterken, bir taraftan da utanıyorum her bir ağacın yanından geçerken. Dokunmaya, konuşmaya, sarılmaya cesaretim yok. Oysa ne iyi anlaşırız, ne çok severiz birbirimizi lakin vakit susma vakti. Zamandan başka tedavisi yok acılarımızın.
Acının çığlığı nasıl tarif edilir? Bir acının çığlığı, kendisini doğuran acının belirtisidir. Peki, acı nasıl ifade edilir? Resmetmek, kelimelere dökmek ne kadar mümkündür? Acım büyük bir suskunluk olarak vücut buluyor bende. Sözcükler doğa ile birlikte tükenmiş durumda, ateşten tükenmiş görünen ormanın ekolojisinde çaresizlik olmadığını biliyorum. Ormanın yeniden doğacağına inanıyorum zaman alacak olsa da… Hayat bir yarışma ya da savaş değil ki kazanan kaybeden hesabına düşeyim. Bir acı, yoksunluk ile sınanmadıkça tam anlamı ile anlamak mümkün olmasa da duyarsız değilim, insanların çığlığını da gözyaşlarımla duyuyorum. Tek derdim ateşi ateşle söndürmenin mümkün olmadığını ifade etmek. Ateş düşen yüreklere, evlere su olmak lazım diyorum.
Öfke acının cinnet geçirmiş hali, hem acının kendisi hem de acıdan başka bir şey. Öfke, ateş, ah, beddua gibi sözlü, görsel ifade etmekte daha kolay, yaşattığı duygu gibi taşmakta her mecrada… Öfke yarınlarımıza yarenlik ettiği vakit öfke ile nasıl gelecek inşa edeceğiz? Her taraf öfkeden kabarmış, kaotik atmosfer altında ruhlar ezilmişken kime ne faydası var bu öfkenin?
Biliyorum ki, âlem sınavını verenlerle dolu, mahşer gibi günlerden geçerken dünya dönmeye devam ediyor ve her şey süratle ilerliyor. İnanıyorum ki kötülük kaybedecek ve güneş yine çocukluğumdaki gibi doğacak topraklarımda. Yaşamadığımız tüm günleri yaşayacağımız vakitler gelecek. Acının içine düşen hep o acıda savrulup kalmayacak, ateş serin olacak tıpkı Hz. İbrahim’e olduğu gibi samimi, sonsuz dualarımızla…
Ve inanıyorum ki bir avuç kül altında can çekişse de topraklarımız milyonlarca yeşil açtıracak dualarımız hep var olacak…
Yeter ki biz farkında olalım…
Yine gündemi yüreğimizde hissettirdiniz. Doğaya olan hayranlığınızı o kadar güzel anlatmışşınız ki hayranlıkla ı-okurken yüreğimin bi yanı yanıyordu . kaleminize yüreğinize sağlık 🙂