Günlerdir bir tatlı huzur, farklı bir serinlik var, yangın yeri yüreğimde… Üç ayların ılık ılık esmeye başlayan meltemleri, gönlümde yeşeren bahar dalları, nergisler, yaseminler.
Peygamber Efendimizin hadis-i şeriflerini düşünüyorum derinlere dalıp:
‘’ Recep Allah’ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan ise ümmetimin ayıdır.’’
‘’ Recep Allah’ın ayı’’ cümlesinden anladığım ne, bunu düşünmek, analiz etmek, muhasebemi dürüst sağlam yapmak. Allah için Recep ayını nasıl değerlendirmeliyim, sorular ile fırtınalar içinde beynim. Kendimce cevaplar arıyorum. Allah için yetim bir çocuğun başını okşamak, çaresiz bir insanın derdine derman olamasam da derdini dinleyip gönlünü ferahlatmak, komşuma, akrabama merhamet etmek, hatalarına sabır gösterip küslükleri, kırgınlıkları kaldırmak, yaptığın işin en iyisini yapmak, nefes aldığımız havada bile bile kul hakkı varken, kul hakkını Allah bana sormaz enaniyetine düşmemek. En önemlisi kibir, kabalıktan uzak durup, Allah için tebessüm etmek. Mütevazı olmak. Allah için insanların yardımına koşmak.
Kulu Rabbine yakınlaştıran; farzların dışında nafile ibadetlerin tadına varmak, cennet ümidi, cehennem korkusunu aşıp Allah rızasına nail olabilmek için yürekten çaba göstermek. Alak Suresinde‘’ Yaratan Rabbinin adı ile oku’’ ayeti okumayı emrediyor. Defalarca ‘‘Düşünmez misiniz, Akletmez misiniz ‘‘? Sorularının muhatabıyız. Okuyup, düşünüp, akledip, insanlığa hizmet etmek borcumuz. Kuran- ı Kerim’i anlamak, defalarca okumak görevimiz. Dünyayı değiştirmek mümkün olmasa da karınca kadar dahi olsa kendi çapımızda mücadele edebilmeyi hedeflemeliyiz. Öneriye hiç gelemeyen bir toplumun bireyleri olarak hiç değilse bir iki insanı üç aylar hürmetine sosyal medyadan, boşa vakit harcamaktan, kulaktan dolma bilgilerden, popüler gündemlerin gerginliğinden kurtarabilmek ümidi diri olmalı içimizde.
Tüm bunları düşünüp, nasibimde olan kadarını yaşayabilecekken bir de bakacağım ki Şaban ayı gelmiş. Güllerin Efendisi Efendimiz ‘S.A.S’ in ayı, gül kokulu Şaban ayı. Recep ayının idrakini anlamaya çalışırken Şaban ayında Efendimiz için ne yapabilirim soruları beynimi kurcalamaya başlar. Efendimizin çocuklarının adını bilmeyen, hayatını inceleme merakı, zamanı olmamış insanlarla Asrı Saadet’e yolculuk etmek. Gençlerimize, çocuklarımıza sahip çıkmak, Peygamber sevgisini aşılayacak yöntemler bulmak, bunun sancısını yaşamak, bu yolu bulabilmiş insanlara destek olmak, yol arkadaşı olmak. Peygamber eşlerinin, kızlarının ahlakı ile donanmak, layık bir ümmet olabilmek, şefaatine nail olmak için çabalamak. Efendimize layık ümmet olabilmek… İslamiyet ile müjdelenmeden önce cahiliye Arabistan döneminde; ‘’El-emin’’ olarak bilinen bir Peygamberin ümmeti olarak dürüst olmayı, güvenilir olmayı becerebilmek.
Gelir Ramazan-ı Şerif; eski İstanbul Ramazanları, Osmanlı’da Ramazanlar hatırlanır. Yüzlerde tebessüm yüreklerde kıpırtı oluşur. Eski adetler, şerbetler, hazırlıklar, hoş sohbetli iftarlar, hatimle kılınan teravihler. İlk iki ayda ektiklerini biçmenin zamanı… Dualarımız, teravih namazlarımız; zekâtımız, tuttuğumuz oruçlar ile nafile ibadetler farzlara dönüyor. Nafile ibadetin tadını alan kullarına Rabbim farzları kolay, sevimli kılıyor. Ramazan ayının gönüllere huzur veren esintisini üç ayların başından itibaren almaya başlayınca, nasıl geldi, avuçlarımın içinden kayıp gidiyor hüznü düşüyor gönüllere. Tekrarını nasip et Ya Rab…