Türkiye’de asırlık gazeteler var: Akşam gibi. Yarım yüzyılını tamamlayan gazeteler de var. Mesela Türkiye. Türkiye Gazetesi bugün tam 50. yılını tamamlamış, yarım asrı geride bırakmış oluyor. Merhum Enver Ören tarafından 22 Nisan 1970 tarihinde Hakikat adıyla yayımlanmaya başlanmış günlük bir gazete. Müessese, 29 Mart 1972 tarihinde Türkiye adını alacak, çok daha sonra da İhlas Holding’in bir kurumu olarak hizmetlerini devam ettirecektir.
Bir ara verdiği muhtelif hediyeler sayesinde 1 milyon 300 bin tirajını yakalayıp zirveye oturmuştu. Bildiğim kadarıyla bu rekor Türk basınında henüz aşılamamıştır. Tirajdan ziyade ben 1985’ten sonra yaptığı hamlelerle, zengin yazar ve gazeteci kadrosuyla, efsane gazete Tercüman’ın yerini doldurduğu yılları hatırlıyorum. Benim de gazetede işe başladığım yıl 1985. Yedek subaylık hizmetime kadar iki yıl kültür sanat servisini yönetmiş, askerlikten sonra sekiz yıl daha gazetenin muhtelif bölümlerinde çalışmıştım. Toplam çalışma sürem 10 yıl. Basında değişik gazetelerde fiili olarak 23 yıl bulundum. Bunun tam on senesi, Türkiye’de geçti. En çok çalıştığım gazete bu yayın kuruluşumuzdu.
Geçmişte sanırım “40. Yıl” dolayısıyla uzunca bir yazı daha yazmıştım Türkiye Gazetesi hakkında. Şimdi biraz daha muhtasar bir yazı ile 50. Yılını kutlamak istiyorum. Kurucularını, yöneticilerini, çalışanlarını ve okuyucularını yürekten tebrik ediyorum. Şüphesiz bir gazetenin ülkemizde 50 yıl ayakta durması büyük bir muvaffakiyet. Bu başarının artarak devam etmesini dilerim.
On sene içinde birikmiş o kadar hatıra var ki… Bunlar toplansa hatırı sayılır bir kitaba dönüşebilir ve “Türkiye Hatıraları” adıyla yayınlanabilir. Belki ileride sadece basın hatıralarından meydana gelecek böyle bir kitabı yazmak nasip olur. Ben şimdi rahmete vesile olsun diye gazetede tanıdığım, bu müessesede çalışmış ve yazmış olan merhum şahsiyetlerden kısaca bahsetmek istiyorum. Niçin sadece vefat edenler… Zira yaşayanları da bu yazıya katarsam o zaman iş uzar gider. Uzun yazının hem hakkını vermek zor, hem de metni okutmak çok güç!
Tabii Türkiye gazetesi deyince akla hemen kurucusu, sahibi, öncüsü merhum Enver Ören Beyefendi gelir. İsmini andığımda, adı gönlüme düştüğünde hep rahmetle anarım. Ondan ilk hatırladığım ise mütebessim çehresidir. Devamlı tebessüm eden bir yüz. “Mümine tebessüm sadakadır.” hadis-i şerifinin hakkını veren iyi kalpli bir idareci. Dinamik ve aksiyoner bir mizaç, huzur veren bir karakterin sahibi. Çalışanlarını sürekli motive eden bir patron. Patron kelimesinden ziyade ona ‘ağabey’ kelimesi daha çok yakışırdı. Hatta daha samimi bir ifade ile çalışanlar ‘abi’ derdi ona, sadece ‘Enver Abi’…
Gazete ile birlikte hemen hatırladığım ve bugün ebedî âleme göçmüş kişileri alfabetik olarak saymak inşallah rahmete vesile olur. Hepsinin ruhuna ulaşması niyazıyla okuyucularımdan da birer Fatiha okumalarını istirham ediyorum. Zira bu özge kişilerin hepsi hizmet insanıydı, bunu hak ediyorlardı:
Abdülkadir Karahan: Üniversitede hocamdı, gazetede ise köşe yazarımızdı.
Ahmet Arvasi: Sosyolog, fikir adamı. Gazetenin okunan ve takip edilen ismi.
Ahmet Kabaklı: Şeyhül Muharririn, unutulmaz yazarımız, edebiyat tarihçimiz.
Ali Galip Vural: Gazetede yazı işlerinin sevilen, sayılan, özlenen simasıydı.
Aydın Taneri: Prof. Dr. İlim adamı, köşe yazarı. Uzun yıllar yazılar yazdı.
Aydoğan Kaçıra: Gazetenin usta ismi. Sanıyorum Tercüman’dan gelmişti.
Ayhan Songar; Prof. Dr. Ruh hekimi, gönül insanı, fotoğraf sanatkârı, yazar.
Beyit Ertürk: Ressam. Cem Ertürk’ün kardeşi. Gazeteye çizgiroman çizerdi.
Bülent Hikmet Şeren: Bâbıali’nin meşhur karikatüristi. Usta sanatkâr, çizer.
Cem Ertürk: Gazetenin bir ara Genel Yayın Yönetmenliğini de yaptı, ressam.
Cevdet Söztutan: Kalem erbabı, yazar. Güzel bir mizah kitabı kaleme almıştı.
Enver Durmuş: Acar muhabir. Sevilen gazeteci. Birlikte röportajlara giderdik.
Ergun Göze: Unutulmayan fıkra muharririmiz, mütefekkir yazarımız. Yayıncı.
Erol Mermer: TGRT’nin senaristi, yapımcısı, yönetmeni. Halim selim adam.
Ethem Abi: Soyadını Kırçıl diye hatırlıyorum. Küçük odasında maaş verirdi.
Harun Yerebakan: Sevilen muhabir kardeşimiz, genç yaşta emr-i Hak vaki oldu.
Hasan Karakaya: Milli Gazete, Türkiye, sonra Yeni Akit. 1. sayfanın sekreteri.
Hüseyin Aydemir: Güzel dizilerin ve filmlerin unutulmaz genç yönetmeniydi.
İrfan Atagün: Enver Beyin danışmanlarından, yazarlarından ve dostlarındandı.
İsmet Giritli: Prof. Köşe yazarı. Daha ziyade dış politikayla ilgili yazılar yazardı.
Kâzım Naci Doğan: Yazı İşlerinin mütevazı, sevecen, dost canlısı şahsiyetiydi.
Kemal Çapraz: Türk Masası’nı Servet Kabaklı ile birlikte yönetti. İdealist adam.
Levent Akın: Kenan Akın’ın kardeşi, muhabir. Çalışkan, sessiz ve mütevazıydı.
Mahmut Genç: Muhasebeye bakan ağabeyimizdi. Maaş işleri sorumlusuydu.
Mehmet Emin Alpkan: Dava adamı, Enver Beyin danıştığı gazeteci büyüğümüz.
Mehmet Oruç: Bizim Sayfa’nın yazarlarından. Dinî konularda yazılar yazardı.
Mukbil Özyörük: Tercüman’dan Türkiye’ye transfer edilen usta gazeteci yazar.
Mustafa Miyasoğlu: Şair, romancı, yazar. Kültür sanat sayfamızda düzenli yazardı.
Mustafa C. Öztürk: Kültür Sanatta birlikte çalıştığımız kıdemli sayfa sekreteri.
Mustafa Necati Özfatura: İslam dünyasını, Türk âlemini dert edinmiş yazarımız.
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu: Destan şairimiz. Kültür sanatta halef seleftik.
Olcay Yazıcı: Birlikte çalıştığımız şair, yazar, gazeteci. Gönül insanı dostumuz.
Orhan Karmış: TGRT’te dinî sohbetlerini dinleyip faydalandığımız büyüğümüz.
Ömer Öztürkmen: Gazeteci, yazar, şair, fikir adamı. Enver Beyin yakın dostu.
Ömer Lütfi Mete: Spor Sayfasının cevval müdürüydü, şair, yazar ve senaristti.
Özcan Genç: Mahmut Genç ağabeyin oğlu. Güleç yüzlü, çalışkan ve gayretliydi.
Sadettin Kaplan: Türkiye Çocuk dergisinde şiirleri, masalları, hikâyeleri çıkardı.
Samim Utkun: Bâbıâli’nin büyük ressamı. Türkiye Çocuk’a ve gazeteye çizerdi.
Sefa Koyuncu: Selefim. Kültür Sanat’ın başına Konya’dan geldi. Araştırmacı.
Servet Kabaklı: Ahmet Kabaklı’nın yeğeni. Türk Dünyasını takip eder, yazardı
Şahap Ayhan: Bâbıâli’nin unutulmayan ressamı, iyi çizeri. Tercüman’dan geldi.
Vecihi Ünal: Mütevazı, mahviyetkâr, beyefendi… Türkiye’nin okunan yazarı.
Vehip Sinan: Efsane çizgiroman Topuz’un babası. Renkli karikatürlerin ustası.
Yalçın Özer: Siyasetçilerle görüşen, Ankara’nın nabzını iyi tutan gazetecilerden.
Yılmaz Boyunağa: Romanları tiryakilik yapan, tarihî eserleriyle tanınan yazar.
Yılmaz Öztuna: Büyük tarihçimiz, Türk tarihinin cesur ve hakkaniyetli kalemi.
Yücel Çakmaklı: TGRT’ye katkıda bulunan Milli Sinema’nın öncü yönetmeni.
Şüphesiz Türkiye gazetesinde, TGRT’de, TGRT FM’de ve İHA’da çalışıp vefat etmiş bir çok kişi daha vardır. Herkesi ismen tanımam, hatırlamam mümkün değil. Onların ruhaniyetlerinden af dilerim. Hem adlarını andığım hem de hatırlayamadığım veya tanıyamadığım vefat etmiş bütün çalışanlara Allahü tealadan rahmet diliyorum. Hepsinin ruhları şad, kabirleri nur, mekânları cennet, menzilleri mübarek, makamları âli olsun.
Bu arada şunu da ilave etmek isterim ki, Türk Basın Tarihi, tam anlamıyla yazılabilmiş değil. Basın tarihimizden önce bence gazetelerin tarihleri öncelikle kaleme alınmalıdır. Basın araştırmacıları ileride bu müessese tarihlerinden yola çıkarak gerçek ve büyük Türk Basın Tarihi’ni yazarak inşallah ilim, fikir, kültür ve medeniyet dünyamıza kazandıracaklardır.
Naçizane kanaatime göre Türkiye Gazetesinin Tarihi’ni yazabilecek biri var. Şu anda da gazetede çalışıyor: İrfan Özfatura. Böyle bir eseri beklemek daha önce gazetede çalışmış olanların da hakkı. İnşallah İrfan Beyin o güzel üslubundan böyle bir eseri okuruz. Gazetede, TGRT’de ve TGRT Radyo ile İhlas Haber Ajansı’nda çalışanların büyük çoğunluğu henüz aramızdadır ve anlatacakları kimbilir ne güzel hatıralar vardır. Gazete yöneticilerinin böyle bir hizmeti okuyucularına ve kültür dünyamıza kazandıracaklarına canü gönülden inanıyorum. Bu ümit, heyecan ve temenni ile şimdiden hayırlı uğurlu olsun diyorum.