Warning: "continue" targeting switch is equivalent to "break". Did you mean to use "continue 2"? in /home/yenirady/yakuptutum.com.tr/arsiv/wp-includes/pomo/plural-forms.php on line 210
Sükût Kendi Yazgısının Çığlıklarını Taşır | Bizim Semaver

Warning: Use of undefined constant full - assumed 'full' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/yenirady/yakuptutum.com.tr/arsiv/wp-content/themes/iyi tema/header.php on line 147


  • İdeali Olan İnsanlar İddialı Olmalıdır
    İdeali Olan İnsanlar İddialı Olmalıdır
  • Aydil Erol: “Dostların Hasını Gördüm”
    Aydil Erol: “Dostların Hasını Gördüm”
  • İstanbul’un En Büyük Kütüphanesi Rami’de Açılıyor
    İstanbul’un En Büyük Kütüphanesi Rami’de Açılıyor
  • Nâzım Tektaş ile Mülakat
    Nâzım Tektaş ile Mülakat
  • Muaz Ergü’nün Mehmet Nuri Yardım ile Mülakatı
    Muaz Ergü’nün Mehmet Nuri Yardım ile Mülakatı
  • Ahmet Efe: “Sanatta Asıl olan İnançtır”
    Ahmet Efe: “Sanatta Asıl olan İnançtır”
  • Hüseyin Kutlu: “Yazı Sanatımıza Ciddi Bir Alaka Var”
    Hüseyin Kutlu: “Yazı Sanatımıza Ciddi Bir Alaka Var”
  • İttihadı İslam, Meşveretle Olacaktır
    İttihadı İslam, Meşveretle Olacaktır
  • İhsan Kurt ile Mülakat  
    İhsan Kurt ile Mülakat  
  • Muzaffer Deligöz ile Mülakat (1)
    Muzaffer Deligöz ile Mülakat (1)

YAZARLARIMIZ

Hülya Günay

Warning: Use of undefined constant first_name - assumed 'first_name' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/yenirady/yakuptutum.com.tr/arsiv/wp-content/themes/iyi tema/yazarlar_single.php on line 41
Hülya
Warning: Use of undefined constant last_name - assumed 'last_name' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/yenirady/yakuptutum.com.tr/arsiv/wp-content/themes/iyi tema/yazarlar_single.php on line 41
Günay
Eklenme Tarihi: 10 Şubat 2022, Perşembe 06:24 - Son Güncelleme: 10 Şubat 2022 Perşembe, 06:24
Font1 Font2 Font3 Font4
Sükût Kendi Yazgısının Çığlıklarını Taşır

 

Yönetici adayı olarak, kurumsal bir firmanın yöneticilik eğitim programına katılmıştım. İlk aşamada bir takım testlerden geçip, eğitime devam edebilme yetimizin olup olmadığı ölçülmüştü. Ardından yoğun iş temposuna rağmen yirmi gün her şeyden uzak, sıkı bir eğitime tabi tutulmuştum. Demek ki sadece üniversite okumak, aktif iş hayatının içinde olmak ve bir takım sertifikalar yeterli gelmiyordu.

 

Eğlenceli oyunlar, gruplar arası ticari diyaloglar, rekabet sahada karşılaşma ihtimali olan hadiselerin bir kısmını sınıfta prova ediyorduk. Dersin birinde hoca kartlar dağıttı, belirli bir süre verdi ve yanımızdaki arkadaşımıza iltifat etmemizi, bunu da kartlara yazıp masanın üzerine herkesin göreceği şekilde bırakmamızı istedi. Ne kolay demiştim, bu da nedir? Başladım yazmaya, iki dakikada kart doldu hatta yetmedi.  Sınıfın büyük çoğunluğunun gergin, dökülmeye yüz tutmuş halde olduğunu görmüş ve gözlem yapmaya başlamıştım. İlginç manzaralar çıkıyordu. Yapmasam olmaz mı diyen bile vardı. Bana çok kolay, eğlenceli gelen bir etkinlik bazı arkadaşlara azap gibi gelmişti. Yazanlar da okurken bayağı sıkıntı yaşamışlardı. İyi bir yönetici olmak için tatlı dilli olmak, insanlara iltifat etmek olmazsa olmazların başındaydı.

 

On yıl önce ben bir iş eğitiminde bunu tecrübe etmiştim. Oysaki çocukluk yıllarımıza gidersek, insan olmanın şartı saygı, güzel sözden geçerdi. Masallar, öyküler, türküler, ninniler, tekerleme, deyimler ile biz güzel söz söyleme sanatını bilen kadim bir geçmişin mirasçılarıyız.

 

Konuşmak iki yılda öğreniliyor, güzel söz söylemek ömür boyu kimilerine nasip olmuyor,  bazen susmak yetmişinde hatta mezara kadar da öğrenilmiyor. Oysaki bizim büyüklerimiz güzel konuştukları kadar, susmayı da bilirlerdi. Dil susunca gönül konuşur, o sebepten eski şarkıların, şiirlerin, yazıların ruhu başka deriz çok zaman.

 

“Konuşmak bir mana ise susmak bin bir mana / Herkes konuşmasına konuşur lakin sükût yürekli olana.” derken Mehmet Akif Ersoy, ‘’Payımıza sükût düştüğünden beridir, / Kalbimizin sesini daha bir güzel duyar olduk. ‘’ diyor Necip Fazıl Kısakürek.

 

Tarihsel süreçte toplumların farklı farklı imtihanları olur. Sükût kendi yazgısının çığlıklarını taşır. Bugünlerde kalbimizden uzaklaşıp, kadavra topluluğu olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığımızı teşhis edebilirsek, tepeden tırnağa sükûta ihtiyacımız var zannediyorum. Ya hayır konuşmaya ya da susmaya. Belki de ailede, arkadaş toplantılarında bir araya geldiğimiz meclislerde iltifat etme, güzel söz söyleme oyunu oynamayı denemekte fayda var. Tefekküre, içimize dönmeye, nefsimizle yüzleşmeye…

 

Hepimizin farklı şekillerde duygularına lisan olacak, bizleri düşünmeye sevk edecek, Leyla İpekçi’den manidar bir alıntı ile nihayetlendirelim:

 

Sükûtun Dili

Her birimiz, kendi hayatımızın tevhid sanatçısı olabiliriz.

Hâl diline biraz daha aşina olabilmenin ilk adımları olarak, sustuğumuz dillerde neyi ifade ettiğimizi paylaşmalıyız. Çünkü sükût bir konuşma biçimi ve biz sustuğumuzda bizden/bizim dilimizle her an ‘konuşan’ var. Bugün sanki sözün ne adına kullanılması için insana dil verildiğini unutmuş haldeyiz.

Sözün bizlere şahitlik ettiğini ‘İşitmiyoruz.’ Kulaklarımızın kiri pası artık söz. Onun değerini vermek için hakkı aramak yerine kelimelere zulmediyoruz. Yıkmak, yıpratmak, sömürmek, üste çıkmak, acıtmak için kullanıyoruz sözü. Kalbin her nefesle zikretme imkânı azaldıkça, bir mermi boşluğu açıyor kalpte kötü sözler. Bizi sığlaştırıyor, eksiltiyor.

Haklı olmanın ve hakkı konuşmanın dili, öncelikle nefsinden boca etmek değil, sessizliğe dönmekten, tefekkürden, izleyebilmekten, sükûttan geçiyor. Sükût en büyük tevhid addediliyor.

Şeylerin hakikati sözden ibaretse, kelimelerin ilahi tınısını nasıl işiteceğiz peki? Bir ‘harf’ olan varlığın anlamının insanla ilişkisini hangi dilde konuşacağız? ‘’ (Güzelin 1001 Yüzü /Tevhid Sanatçısının İzinde)


» YAZARIN DİĞER YAZILARI


Sükût Kendi Yazgısının Çığlıklarını Taşır Yazısına 1 Yorum Yapıldı

BU YAZIYLA İLGİLİ YORUM YAZIN