RÖPORTAJLAR |
Geçenlerde dersten çıktım eve gideceğim, hafif yorgun ve uykuluyum. Biraz uykum açılsın diye yürümeye karar verdim. Kulaklığımı taktım kafamı kaldırmadan ilerliyorum. Ne dışarının sesini duyuyorum ne de kendi sesimi…
Daha sonra kaldırımda yürürken yapraklar ilgimi çekti. Her bir yaprağın renk tonu, şekli, büyüklüğü, konumu farklı aynı bizler gibi dedim; hepimizin birbirimizden farklı olduğu gibi. Her bir yaprak farklı bir kökten, daldan yetişiyor ve kısa süreliğine de olsa hayatta kendine bir yer ediniyor. Kimi zaman yağmurla sohbet ediyor kimi zaman da rüzgâr ile kavga… Bazen uçmak istiyor daha da hızlı savrulmak, göklere uzanmak istiyor; bazen de şehrin kalabalığında kaybolmak istiyor ve her bir yaprak zamanı geldiğinde diğer tüm yapraklar gibi dalında ayrılıyor. Belki kimi yaprak zamanı gelmeden koparılıyor kimisi de kendisini sert rüzgârın kollarına bırakıyor.
Aslında küçük bir yaprak parçasında yola çıkarak düşündüğüm bu fikir; insanların hayatına, bakış açılarına o kadar çok benziyor ki bizlerden bir parça gibi her birimizin hayalleri, hedefleri var ve bunları gerçekleştirebilmek için rüzgârda savrulan bir yaprak gibi çabalıyoruz, bir yer edinmeye kendimizi ispatlamaya çalışıyoruz. Zaman zaman önümüze sert fırtınalar, dik yokuşlar çıkıyor ve mücadele ederek sabırla hepsini bir bir aşarak kendi benliğimizi oluşturuyoruz.