Zamane mevsimleri pek değişik… Sonbahar gelip geçti, kış aylarına girdik. Toprağın, doğanın hasretle beklediği yağışlar yok. Yıllanmış botlarımız hiç yıpranmadan, kar yüzü görmeden dolaplarda arzı endam ediyor. Bere, eldiven, atkı takımlarımız yıllara meydan okuyor. Yeni alınmış gibi tiril tiril. Haberlerde, belirli bölgelerdeki kar yağışlarını takip edip, kar kürelerini izleyerek kar özlemimizi gideriyoruz. Hatta bin bir masrafla kar görmek, şömine karşısında oturmak için kış tatili yapanlarımız var. Bir balık lokantasına gidip ortaya kurulmuş soba görünce, çocuklar gibi şen oluyoruz.
Sobayı, ısınma aleti, zahmetten ibaret görmek sığlıktan öte değildir. Sosyal yönü güçlü maddi manevi kültürün bir parçası olan soba, şömine, mangal, insanları birleştirici, paylaşmaya katkısı olan güçlü birer iksirdir.
Yaz sonu, sonbahar başı alınan odun, kömürün odunluklara taşınması, yerleştirilmesi. Zamanın meslekleri arasındadır, odun hamallığı… İşyerlerinin önünde satılan mermer soba altları, çeşit çeşit aksesuarlar… Ticari ve işgücü yönünden bakınca soba ile ilgili her şey başlı başına bir sektör oluşturur.
Doğalgaz, yaygın kalorifer kullanımına geçilmeden evvelki devirde sobanın sezonu vardır. 29 Ekim bayramı çıktı mı ya da meteoroloji durumuna göre 10 Kasım geçti mi kuralım denilir. Maaile soba kurma keyfi yaşar. Bazı evlerde bu görev babanındır. Bazı evlerde anne çocuklar ile eğlence haline getirip kendi aralarında halleder, akşama yorgun gelen babaya bir jest, sürpriz olur. Birisi boruyu tutar, diğeri dirsekleri getirir, mermeri, muşambası tam bir seremonidir. Bazen baştan aşağı patır patır dökülen borular işin hem zorlu hem keyifli yanıdır. Beceri ister soba ve zorunlu olarak becerinizi geliştirir. Bir taraftan da zahmetsiz rahmet olmadığını yerleştirir çocukların bilinçaltına…
Sobanın ilk çıtırtısı evin neşesidir. Ihlamur mevsiminin geldiğinin de habercisidir. Özel ıhlamur çaydanlıkları ortaya çıkar. Ihlamur kokusu odayı sarar, çaydanlık kapağının fokurdaması, çocukların eğlencesidir. Kahvaltıda dahi ıhlamur tüketilmeye başlanır. Günümüzde, bazı evlere ıhlamur hiç girmediği gibi, bazıları için sadece hastalandığı zaman zoraki içilen bir şurup gibi haksız muamele görmektedir.
İlk gece çocukların keyfine diyecek yoktur. Büyük ihtimal sobalı odada yatarlar. Akşamdan iyice kor gibi olan kömürün kızılı tavana vurur. Böyle romantik odada kâbus görmek kimin haddine, en tatlı rüyalara doğru yolculuk başlar. Sabah oda çoktan soğumuştur. Anne olmak bu ya, yataktan çıkmadan sıcacık odada gözler yine tatlı bir çıtırtı ile açılır.
Misafir gelir. Sobanın etrafında oturulur. Kestane pişirilir. Mandalina, portakal kabukları doğal esanstır. Kolonya dökülüp toz, mikrop kırılmaya çalışılırken harlanan alevler hem korkutur, hem eğlendirir. Bazı kuzineli sobalarda peksimetler, kekler pişer, ıhlamur ve hamur kokuları birbirine karışır. Kaloriferli evde oturanlar azınlıktadır. Çevrede mutlaka sobalı evde oturan bir yakın vardır. Sevdiklerini ziyarete ilave, oraya koşarak gitmek, sobaya olan tutku, özlemdir.
Tabi baca tüter, kurum dökülür saçılır, bazen kestaneler patlar odayla bir her taraf kirlenir. Kara sobanın karanlık tarafları da vardır. Ama meşguliyet bedenen yorsa da ruhen iyi gelmiş olmalı ki o dönemin anneleri daha bir dingin, sabırlı, evine düşkün, mutludur, ailesini de mutlu eder.
Günümüzde soba ihtiyacını şömine karşılar. Yeni yapıların birçoğunda bacası çekmeyen mantıksız süs şömineleri görmek mümkündür. Bazı evlerde de çok estetik, işlevsel şömineler vardır. Evin kirlenmemesi için vitrin gibi kullanılır. Ziyarete kapalı müzeler gibi anlamsız, kaderine terk edilmiş zavallı şömine köşeleri… Erkek evi inşa edip, imkânları sunar. Fıtrat olarak güç, koruyup, kollamak erkeğin rolüdür. Kadınların iş hayatına aktif katılımı ile birlikte üretmek modern dünya gerçeği olmuştur. Lakin kadın kariyeri ne olursa olsun, annelik fıtratı gereği letafet, zarafet sahibidir. Değeri, büyüklüğü ne olursa olsun, bir taş yığını olan evi, yuva yapmak kadının rolüdür.
Sobadan şömineye yolculuk mutlu azınlıklara nasip olur. Evini yuva yapmayı bilen kadınlar varsa çevrenizde hayatta ayrıcalıklısınızdır. Letafet, zarafet, tüm cömertliği ile şömine keyfini sizinle paylaşan dostlar özel bir lütuftur. Soğuk kış akşamlarında, hafta sonunu bir grup arkadaş ile şömine başında karşılayıp, haftanın yorgunluğunu atmanın tadı tarifsizdir. Odunlara dokunmak, o kokuyu içine çekmek, ateşi saatlerce izlemek, gerçek hayat ile Alice Harikalar Diyarı arasında bir köprü kurar. Kuru dutlar, kayısı çekirdekleri, limon taneleri ile tatlandırılan ıhlamurlar, zarif zevkli fincanlarla buluşunca, görme ve tat alma duyularınız coştuğu gibi, estetik her daim ruhunuza da şifadır.
Şöminenin ısısı, ahengi iyiden iyiye kıvamına gelir, saat ilerler, hanımefendilerin doyumsuz muhabbeti nihayete ererken, evin reisi ve çocuklarına bayrak devredilir. Muhabbet, huzur, neşe bulaşıcıdır, zincirleme devam eder gider.
Hayatı eve sığdırdığımız şu günlerde soba, şömine özlemi çektim. Çevremde soba, şömine kültürünü çocuklarına yaşatan arkadaşlarımın paylaşımları tesellim oluyor. Şömineniz ve sağlam bir bacası varsa şömine başı etkinlikleri planlayın. Ailenizi internet, televizyon bağımlılığından kurtarın. Sevdiklerinizin gözlerinin içine bakın, kestane partileri yapın ve kitap okuma saatleri. Isınan sadece eviniz değil yürekleriniz olacaktır. Ailenizle aranıza örülen duvarlar yıkılıp, eviniz yuva olacaktır.
Evini yuvaya dönüştürebilenlere, şömine başı muhabbeti yaptığımız özlediğimiz dostlara selam olsun…
Yazınızı yine bi solukda okuyup şömineye ne kadar hasret kaldığımızı hatırlayınca, günlerdir televizyonda şömine sesi ile müzik dinleme videoları açıp kendime huzur vermeye çalışıyorum. Koranalı günlerde evlerimizde mutlu,neşeli günler yaratmaya bir çok fırsat bulmuşken alternatiflerim arasına bir yenisini daha katmama vesile olduğunuz için teşekkür ederim . Kaleminize yüreğinize sağlık.