RÖPORTAJLAR |
Asuman Güzelce güzel sanatlar eğitimi görmüş hât, minyatür sanatkârı ve ressamımız. Aynı zamanda kitapları ödüllü bir yazar. 2008 yılında Kaşgarlı Mahmut ödülünü almış "Sessiz göç" kitabıyla. Bu kitabında, Doğu Türkistan’ı ve orada yaşananları konu ediyor. Kitap, yüz seksen bir sayfadan oluşmakta. Yani uzun hikâye denilebilir.
İşte bu hafta Asuman Güzelce vardı, Enderun sohbetlerinin kürsüsünde. Bizlere "Sessiz Göç" kitabını, yazım sürecini, hikâyesini anlattı. Dertli bir insan Asuman hanım. Bir minyatür kursunda tanıştığı, Doğu Türkistanlı Aytolun Hanım’dan dinlediklerinden etkilenip, bunları kitaba dökmeye karar vermiş. Mazlumlara karşı hassas yüreği, Uygur Türklerine yapılan zulme kayıtsız kalamamış. Ve başlamış Doğu Türkistan'la alakalı kaynak kitaplar aramaya. Uzun süre araştırmaları devam ediyor ancak görüyor ki, bu konuda yazılmış roman ya da hikâye kitabı yok örnek alabileceği. Kütüphanelerdeki mevcut kitaplar da yetersiz. Kendisi Doğu Türkistan'a gidip görmek istiyor ama gerekli vize alamıyor. Bütün olumsuzluklara rağmen vazgeçmiyor tabi ki. Gönlüne bu sevda düşmüş bir kere. Doğu Türkistan olaylarına dikkat çekmek, kamuoyunda bir farkındalık oluşturmak…
Eldeki kısıtlı kaynaklarla, Aytolun Hanım ve oradaki sürece tanık olanlarla yaptığı1 çalışmalar sonucu "Sessiz Göç" çıkıyor ortaya alanında bir ilk olarak. Çabası boşa çıkmamış Asuman hanımın 2008 yılında Uluslararası Kaşgarlı Mahmut ödülüne lâyık görülmüş. Sonrasında da kitap, ses getirmiş Türk dünyasından. Kendisini mutlu eden güzel geri dönüşler, anlamlı tebrikler aldığını söyledi yazarımız.
Araştırmalarında Uygur Türkleri ile alakalı elde ettiği bilgileri de paylaştı Asuman hanım. "Nuh Aleyhisselâm’ın Yafes isimli oğlunun soyundan geldiklerini, uygar kelimesinin Uygurların insanlığa kattığını, kendilerine özgü alfabelerinin olduğu, çağlar boyunca üst düzey bir medeniyet kurduklarını söyledi." İslamiyet öncesi de, vahiy kaynaklı olduğunu düşündüren bir dinleri olduğunu, buna uygun yaşadıklarını, Saltuk Buğra Han zamanında İslâm’la tanışınca hemen benimseyip, yeni dinlerinin de hakkını verdiklerini söyledi. Han ismini, Abdülkerim olarak değiştirmiş. Yani ilk müslüman Türk hükümdarı. Yazarımız "İslam’la tanışan Türkler bu dini diğer milletlere göre daha çok sevmiş ve benimsemiş, bu şekilde de türklüklerini muhafaza etmişlerdir" demiştir. Bu gerçekten ilginç bir tespitti. "Türkler İslâm dinini korumamışlardır. Din Allah'ın, O muhakkak dinini korur. Türkler İslâm’a tâbi olmakla, dağılmaktan yok olmaktan korunmuşlardır" dedi.
Dünyanın kaderi malum, her saltanâtın bir sonu var.1949 yılında Çin'de, rejim değişikliği ile birlikte Uygurlar için kabus dolu günler başlıyor. Onlara ne olduğunu dünyanın tam olarak bilemediği, ancaķ işkencenin her türlüsünün reva görüldüğü karanlık zaman dilimleri. İşkenceye dayanamayanlar Himayalar üzerinden Pakistan'a, oradan Mısır'a ve Türkiye'ye kaçmaya, göç etme1ye başlıyorlar. Kitapta adı Kuyaş olarak geçen Aytolun Hanım 1946 doğumlu. 1949 yılında 3 yaşında iken ailesi ile birlikte, aynı yolu izleyerek Türkiye'ye göç ediyor. Aile, Turgutlu Salihli'ye yerleşiyor. Ancak Türkiye'deki süreç de onlar ve diğer göçmenler için kolay olmuyor tabi. Ayrı sıkıntılar ve dertlerle bu günlere geliyorlar. Daha çok iç Anadolu bölgesi Kayseri, Karaman çevresine çevresine yerleşmiş olan Uygur Türkleri burada kendi örf ve adetlerine uygun yaşam mücadelesi vermeye devam ediyorlar.
Doğu Türkistan’da işkence ve zulümler, hala dünyaya kapalı olarak devam ediyor maalesef. Çin devleti bu konuda sürekli sorun çıkardığı için Türkiye, şu ana kadar uluslararası arenada ciddi bir sonuç elde edememiş. Bu sebeple soydaşlarımızın akıbeti ile ilgili çok bilgimiz yok. Söyleşiye katılanlar arasında, öğrenciler vardı oradan gelen. Ailesi ile 3 yıldır iletişim kuramadığını söyledi bir öğrenci. Diğerleri de bildiklerini anlattı. Çin hükümeti, dışarı gidenleri tespit ettiğinde konuşmasınlar diye oradaki yakınlarına işkence yapıyormuş. Bu sebeple görüntü alamadık.
Diğer konuklardan da konuyla alâkalı fikirler beyân edildi. Mehmet Nuri hocamız "Asuman hanım çok kıymetli bir iş yapmıştır. Doğu Türkistan meselesini gündemimize taşımıştır. Doğu Türkistan kanayan yaramızdır. Onlar kan ağlıyorsa bizim de yüreğimiz kan ağlıyordur." demiştir.
Eğitimci, şair, yazar Yusuf Dursun da Asuman Hanım’ı kitabının alanında bir ilk olması ve uluslararası bu başarısından dolayı kutlamış, Türkistan meselesi ile ilgili fikirlerini beyan etmiştir. Karşılıklı fikir paylaşımları ve ilginç analizlerle devam edem program Yusuf Dursun'un gönül coğrafyası şiirinden şu dizeleri ile bitmiştir:
"Kızıl bayrak gözlerimi delerken
Diksem Gökbayrak'ı göğsüm üstüne
Kızıl Çin içinde bir sabah erken
Kürşatlar kırk yerden parlasa yine"