Özledim seni ışıkların ve kubbelerin şehri. Yılın ilk beş ayı seyahat yasakları ile senden uzak başka diyarlarda geçti. Senin olmadığın yerde sanki gökyüzü yok, hayat durmuş gibi. Gökyüzünün altında nefes almayı özledim, nefessiz kaldım. Seyahat yasakları bitişi ile birlikte vuslata erdik. Yoğun bakımdan çıkan bir hastanın hayata dönmesi gibiydi sana kavuşmak. Köprüyü görür görmez kalbim yüreğim oldu. İlk iş deniz kenarında yemeğe gidip, saatlerce seni izledim. Akabinde, uzun uzun yürüyüşler, Boğaz Turu’na katılıp, mavi patiskaların arasında kaybolmak. Topkapı Sarayı’nda uzaklara dalmak, flamingoları izlemek, Aşiyan ’da bir mezar taşının başında, serviler arasında ölüm ile yaşam arasındaki ince çizgide durmak. Süleymaniye’nde aylar sonra ilk defa secdeye varmanın huzuru…
Özenle, sorumluluk sahibi olarak, zorunlu olmadıkça dışarı çıkmadık. Evde kaldık. Arada bir tutam huzur, nefes için doğanın içine karıştığımız sınırlı vakitler dışında evde bir yaz geçirdik. Saraylarını, müzelerini ziyaret ederken adeta sana bizden bir mikrop bulaşır gibi tedirgin olduk. Çünkü sen bir şehirden çok fazlasın, gözümüzün nuru, gönlümüzün tek sultanı İstanbul. Bu kocaman kalabalıklar, gürültüler arasında koskocaman, derin bir sükût halindesin. Yoksa sende mi içine döndün bizler gibi… Ayda bir de olsa dışarı çıkıp sana selam verince, alabildiğince soğuk, mesafeli, hüzünlü bir bakışla‘’ Eve dön’’ diyorsun, dışarı çıkmanın da anlamı kalmıyor.
Seninle aramıza mesafe girer miydi Ey Sevgili! Sokakların, caddelerin, kasırların, sarayların, camilerin, kiliselerin, çarşıların, pazarların, tarihi dokun, lezzetlerin, her mevsimini ayrı takip ettiğim ağaçlarını çok özledim. Ve güneşin batışını seyre dalmayı… Yıl içinde Adalar’a adım atmamak anlatması güç bir eksiklik… Cemaatle namaz kılmayı özleyip, sakin camiler, saflar arası mesafeler korku sinemalarında kurgulanmış bir senaryonun parçası gibiydi, kimin aklına gelirdi?
Bu yılın bir kısmı senden uzakta, kalan ayları da içindeyken sana hasret geçti. Şükür sebebimiz senin gökyüzün altında sağlıkla nefes alıyor olabilmek. Biz denize gelemiyorsak, arada martılar Boğaz esintisi, selamını getiriyor. Uzaklardan Beyazıt Kulesi’nin ışıklarını takip ediyoruz.
Bu yıl kim neyi özledi, kim kime hasret bilmiyorum ama ben sana vurgun, sana hasret. Henüz keşfetmediğim ne kadar çok köşen var. Senin içinde yaşıyorken, sana uzak olmak ne ağır bir imtihan. Muhasebemi yapıyorum. Seni yaşamanın hakkını verebildim mi? Seni hak ediyor muyum? Sessizlik, ıssızlık, sükût sana ayrı bir güzellik katsa da, kalabalık, coşku, hareket yakışıyor sana.
Tarihi süreçte ne salgınlara ev sahipliği yaptın Ey Sevgili! Bir salgın hikâyesinin daha ev sahipliğini yapıyorsun. Bizler hikâyenin kahramanları olarak, maskesiz denizi koklamayı, martılara simit atmayı, güneşi kucaklamayı, seni yaşamayı, sana dokunmayı, hürriyeti özledik. Özlem ve hüzne karşın, sağlıklı olmak şükür sebebimiz, sağlıklı kalmak duamız…
Yeni bir yıldan beklentim bekle bizi İstanbul, sağlıklı, huzurlu, sevgi dolu günlerde yine eskisi gibi aşkla kucakla bizi…
İnsan kıymeti bilip, teşekkür edip, farkındalık yaşadığımız bir yılı geride bıraktık mı, gaflet kaldığı yerden devam ediyor mu, kişisel hayat görüşü ve yüreklerin çapına bağlı. Hayatımın değerli her bir parçasının varlığına, binlerce şükrederken, bu satırları okuyan sizlerin varlığına bir yıl boyu bizlerle olduğunuz için müteşekkirim.
Ülkemiz, dünyamız, tüm insanlık için umut, sağlık, sevgi, huzur dolu bir seneye girmek temennisiyle…
Sevgi ile kalın…
Bir yılı daha geride bırakırken bir şehri aşkla anlatan sizlerle bu yılda son yazınızı okumanın mutluluğu içerisinde bizlerde size teşekkür ederiz. Yazılarınız bizlerde okumaktan ziyade düşündürdü, duygulandırdı, empati kurdurdu, hasret giderdi … Yeni yılda başta sağlık olmak üzere ülkemizi feraha kavuştursun . Sizlerinde hayatına nice güzellikler katsın inşALLAH.