Warning: Use of undefined constant full - assumed 'full' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/yenirady/yakuptutum.com.tr/arsiv/wp-content/themes/iyi tema/header.php on line 147


  • İdeali Olan İnsanlar İddialı Olmalıdır
    İdeali Olan İnsanlar İddialı Olmalıdır
  • Aydil Erol: “Dostların Hasını Gördüm”
    Aydil Erol: “Dostların Hasını Gördüm”
  • İstanbul’un En Büyük Kütüphanesi Rami’de Açılıyor
    İstanbul’un En Büyük Kütüphanesi Rami’de Açılıyor
  • Nâzım Tektaş ile Mülakat
    Nâzım Tektaş ile Mülakat
  • Muaz Ergü’nün Mehmet Nuri Yardım ile Mülakatı
    Muaz Ergü’nün Mehmet Nuri Yardım ile Mülakatı
  • Ahmet Efe: “Sanatta Asıl olan İnançtır”
    Ahmet Efe: “Sanatta Asıl olan İnançtır”
  • Hüseyin Kutlu: “Yazı Sanatımıza Ciddi Bir Alaka Var”
    Hüseyin Kutlu: “Yazı Sanatımıza Ciddi Bir Alaka Var”
  • İttihadı İslam, Meşveretle Olacaktır
    İttihadı İslam, Meşveretle Olacaktır
  • İhsan Kurt ile Mülakat  
    İhsan Kurt ile Mülakat  
  • Muzaffer Deligöz ile Mülakat (1)
    Muzaffer Deligöz ile Mülakat (1)

YAZARLARIMIZ

Hülya Günay

Warning: Use of undefined constant first_name - assumed 'first_name' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/yenirady/yakuptutum.com.tr/arsiv/wp-content/themes/iyi tema/yazarlar_single.php on line 41
Hülya
Warning: Use of undefined constant last_name - assumed 'last_name' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/yenirady/yakuptutum.com.tr/arsiv/wp-content/themes/iyi tema/yazarlar_single.php on line 41
Günay
Eklenme Tarihi: 2 Ağustos 2020, Pazar 23:15 - Son Güncelleme: 2 Ağustos 2020 Pazar, 23:18
Font1 Font2 Font3 Font4
Sarı Neşe Olsun Keder Değil

 

 

Hep insan mı bekler, bekletilir?

Bazen bir ağaç,  manzara bekler.

Bu yıl ne çok bekleyenlerimiz oldu…

Kendinize çay ısmarlayıp, bir ağacın altında gölgelenmenin tarifsiz huzuru…

Sükût…

Tefekkür…

Ağacın dostluğunun tadını, vefasını, size verdiği nefesi başka yerde bulmak mümkün değil.

Her mevsim başka bir güzellik ile öylece bekler sizi…

Her mevsim size sundukları farklıdır.

Çayınızı yudumlarken, sipariş verdiğiniz kahvenin tadı 40 yıla bedeldir.

Kendinizle kalmak, kendiniz için hatıralar biriktirmek…

Ne kadar başka insanlara bağlı hayatlar yaşadığını sorgular mı insan?

Bir yudum çay için mutlaka bir insana ihtiyaç duyan bağımlı tipler…

İnsan kendi ile kaldıkça derinleşir.

Bir başka üretken olur.

Yaratıcısına yaklaşır.

Tefekkür boyutu değişir.

Manaya yaklaşır…

Başkalarının nefislerinin ağırlığından, ego yüklerinden arınır, hafifler.

 

Evde geçen uzun uzun aylar öyle görünüyor ki büyük kitlelere pek bir şey kazandırmadı.

Kendiyle kalan insan kendini iyice kaybetti.

Her gelen gün bir şekilde geçen günleri aratır mı, yaşanmışlıklarla ilgili olduğu kadar bakış açısı, ruh dünyasıyla da ilgili…

Öyle böyle yedi kocaman ay geride kaldı.

2020 yılı gitti gidiyor.

Payını alan aldı.

Tuzu kuru olan kaldığı yerden devam ediyor.

Bayramlaşma görüşmelerinin beşinden ikisinde, aileleri esir alan bir kısmını hastane köşelerinde, bir kısmını evde karantinada mahkûm eden, covid 19 virüsünün etkilerini dehşet içinde dinliyorum.

Nasıl teselli edilir bilmek de pek mümkün değil.

Gözü yaşlı yakınlar düğün, nişan, taziye merasimlerinden şikâyet ederken bir taraftan ekliyorlar  ‘’Bitmişti ilimizde’’

 

Hani bazıları diyor ya yalan, abartı, çevrenizde hiç duydunuz mu hasta olan… Ben inanmıyorum, küresel bir tuzak. Bu zihniyetler cehaletin karanlığında yok olmuş vaziyetteler. Cevap hakkı bile doğmaz bizlere…

Maalesef çok duyuyorum bu aralar… Alışagelmiş İstanbul, ilk beş iller dışında, Anadolu illerinde kocaman aileleri perişan eden illeti. Her birinin hikâyesi, hastalıktan payına düşen farklı…

 

Trafik kazası haberi insanlara başka bir kanala geçilecek alakasız bir haber gibi gelir.

Ta ki bir gün kendi canından bir parça ile imtihan olana dek; o gün her şey değişir.

Şu an birçok kişiye de Sağlık Bakanımız'ın yorgunluğu, açıklamaları hikâye gibi geliyor. Günlük açıklanan tablolar piyasa fiyat endeksi gibi adeta, hiçbir fikrimiz, takibimiz yok. Allah şifa versin deyip geçiyoruz. Camilerimizde, ibadet edip sevap işlemeye çalışırken kendimizi, başkalarının hayatını riske atığımızın farkında mıyız? Dakikalarca oturup, maske takmayıp, ter attığımız mendilleri, maskeleri, su içtiğimiz şişeleri ortalara atıp görevlilerin görevi ‘’Lütfen maskenizi takın’’ demek, insanların çöplerini toplamak. Oysa aylarca gözyaşı döküp, ibadethanelerimiz açılsın diye dua etmiştik. İbadet etmek için mi kirletmek için mi? Ya yine bizden bıkarsa, yine yorulursa doğa, mekânlar… Çok mu zor bir poşet taşıyıp atıklarımızı çöpe atmak, evlerinizde de halıların üstüne mendil, su şişesi bırakıyor musunuz?  Ulu orta tükürüyor musunuz?

 

Evlenmeyelim mi canım ne yapalım, Allah büyük deyip organizasyondan organizasyona koşuyor, davete icabet etmeyene de bozuluyoruz. İnsan en mutlu gününde yalnız bırakılır mı? Düğün geçip gittiğinde hastane odasında yalnız bırakılır ama…

Tabi bir de cenazeler var. Hep birlikte ağlayıp, hep birlikte hastalığa davetiye yolladığımız.

Ekonomik krizden şikâyet edip, sahilleri doldurup taşıranlar.

Evine bir büyüğü ziyarete gidince bozulup, dışarılarda gezince çok dikkatli olup, virüsle anlaşmalı olanlar.

İnsan hep yanılmaya mahkûm…

İnsan hep nefsine yenik…

Yanıldığı kadar büyük özgüveni ve bilmişliği…

 

Genel manzara şu ki insan değişmiyor. İbret almıyor. Bildiğinden ve nefsinin çektiği zevklerden de taviz vermiyor. Bireysel özgürlükler karşısında kimsenin hayatına müdahil olmak haddimiz, bizi ilgilendiren bir boyut değil; lakin beklentimiz reddedilenlerin tepki vermemesi. Reddedilecek tekliflerle de insanların birbirini yormaması. İsteyen sahilde, isteyen düğünde, isteyen sokakta geçirsin günlerini… Bedel ödeme günü geldiği vakit de mümkünse kimseyi rahatsız etmesin. Kendi kul hakkına girmeyi göze almış insan karşıdakinin kul hakkına girdiğinin bilinciyle sosyal sorumluluk sahibi olarak davransın. Aynı gökyüzü altında, aynı sağlık kurumlarını kullanmak, aynı sokakları paylaşmak, aynı ekonomik sistemin içinde var olmak durumunda isek öyle başıboş davranmak hakkını kendimizde bulmamalıyız. Kendisini uyarana ‘’Sana ne’’ deme hakkını kimse kendinde bulmamalıdır.

 

Mesafe, Maske, Hijyen

 

Tedbir bizden, takdir Yüce Rabbimizden…

İlla ki hayat devam edecek, etmeli de

Lakin

Duyarlı olalım…

Bilinçli olalım…

Yakın geçmişten ders alalım…

Cehaleti terk edelim artık…

 

Hoş geldin Ağustos

Güneş, ay çiçeği, buğday başağı, mısır, kayısı, sarı rengin cazibeli ayı…

Sarı keder hastalık olmasın…

Kurunun yanında yaşlar yanmasın…

Parıltınla, dünyayı aydınlat, huzur, bereket ve sağlıkla gel…

Yüzünüz bir ay çiçeği gibi hep güneşe dönük olsun, günleriniz sağlıkla geçsin.

Mutlu bayramlar…

 


» YAZARIN DİĞER YAZILARI


Sarı Neşe Olsun Keder Değil Yazısına 1 Yorum Yapıldı

BU YAZIYLA İLGİLİ YORUM YAZIN