Her yazarın tecrübelerine dayanan birikimleri onun sanatını da etkiler. Bu birikimler taşmak için zihnin bir kenarında bekler. Daima işler, gelişir, büyür. Hatta farkında olmadan yazarın karşısına ilgilendiği bu gizli konularla ilgili veriler çıkmaya başlar. Belki de yazar biliçaltına gömdüğü bu tohumların etkisiyle algıda seçicilik yapar ve farkında olmadan o konulara yönelir. Bir kenarda bekleyen bu konular her tecrübeden nasibini alır. Sonra bir an gelir, bir ses, bir görüntü, bir işaret onun önündeki bendi kaldırır. Su taşar. İşte bu taşım anında yazar tıpkı Sait Faik’in kendine hâkim olamadığı gibi duramaz olur. Dünyanın en bahtiyar kişisi odur artık. Üretme sancısı yani doğum başlamıştır. Yalnız bu yalnız başına gerçekleştirilebilecek bir doğumdur. Issız bir köşe seçilir ve yazma süreci başlar. Yazılacak olan kalemden mürekkep olup kâğıdın üzerine akar. Bu akış hacmine göre ya bir öğretici metne dönüşür deneme, fıkra, sohbet, makale, günlük, anı, gezi yazısı oluverir ya da bazen işler daha da giriftleşir edebi metnin yolu açılır. Şiir, hikâye, roman, destan, tiyatro, efsane, fabl, masal gibi bir türün gömleğini giyer. Gömleğin rengi ne olursa olsun öz aynıdır. Verilmek istenen mesaj kelimeler aracılığıyla dimağda yerini alır. Yaşamaya sonsuza kadar devam eder. Bu tarz metinler bir solukta yazıldığı gibi bir solukta da okunup bitirilir. Ben Ömer Seyfettin’in hikâyelerini hep bu duygu ile okurum. Heyecanla başlar ve heyecanla bir soluk da bitiriveririm.
Nitekim Ömer Seyfettin’de de benzer süreçleri görmek mümkündür. Hikâyeleri bir oturuşta yazılmış hissini verir. Onun yazma sürecini araştırmak başka bir yazının konusu olacak kadar değerlidir. Biz bu yazıda onun sadece hikâyelerini besleyen kaynakların neler olduğu üzerinde duracağız. Ayrıca bu kaynakların hangi hikâyeleri ortaya çıkardığını da dile getireceğiz. Otuz altı yıllık hayatına yüzlerce olay hikâyesi sığdıran yazar, onları yazarken tecrübelerinden, gerçek yaşamdan, anılarından, askerlik hayatından, tarihten yararlanmıştır. Onun birikimini oluşturan kaynakları şu şekilde sıralamak mümkündür:
Ömer Seyfettin’in hikâyelerini besleyen kaynakları bu şekilde sıralamak mümkündür. Bunun yanında bazı hikâyelerinde mizahi unsurlarında yer aldığını belirtmek gerekir. Askerlik hayatı ve öğretmenlik yılları da metinlerini yazarken ortaya çıkan kusursuz gözlem gücü de onun kaynakları arasındadır. Gazete ve dergilerde başyazarlık dâhil sürekli yazması ve kısa öykü yazarlığını bir meslek haline dönüştürmesi üretken bir yazar olmasını sağlamıştır. Yine yazar ve şairlerden oluşan edebi ortam da onun hikâyelerini besleyen kaynaklar arasında yer alır. Balkan Savaşları’ndan sonra kısa sürse de esaret hayatı yaşaması bu konuda tecrübesini artırmıştır. O yüzden onu besleyen kaynaklar arasına esareti de katmak gerekmektedir. Babasının görevi dolayısıyla gezdiği ve çocukluk yıllarını geçirdiği Anadolu onun bakış açısını genişletmiş ve halk kültürüne hâkim olmasını sağlamıştır.
Sonuç olarak, Ömer Seyfettin otuz altı yıllık hayat birikimini kullanarak üretken bir yazar olmuştur. Onu etkileyen gözlemlediği ve gerçek hayata dair anılar, tarih, mizah, yaptığı meslekler, halk kültürü onun hikâyelerini şekillendiren ana kaynaklar olarak karşımıza çıkmaktadır vesselam.