RÖPORTAJLAR |
Endülüs uzak diyarların nazlı güzeli. Avrupa'nın bağrında açan İslâm çiçeği. Varlık savaşı verirken varlığından haberdar olmak için geç kaldığımız. Ne büyük bir yük binmiş boynuna. Dünya insanının İslam’a açıldığı köprü. Medeniliği götürmüş onlara. Açmış bağrını sonuna kadar, tüm içtenliği ve samimiyeti ile. 850 yıl dile kolay. Gün gelmiş, vakit dolunca ekmeğini bölüştükleri tarafından sırtından vurulmuş. Yerle yeksan edilmiş bütün emek verdikleri. O güzelliklerden sadece yüzde otuzu ulaşabilmiş bu güne.
Biz Endülüs'ün tarihini biraz gururla biraz içimiz burkularak bir Endülüs sevdalısından dinledik Enderun sohbetlerinde. Yeni Dünya Vakfı bu hafta o Endülüs sevdalısını ağırladı. Ömer Lekesiz… Yüreğindeki sevdayı buram buram gönüllerimize kazıyarak anlattı. Burnumuzun direğini sızlattı, bu kayıp medeniyete ışık tutarken. Bir rüzgâra bindirdi ki bizi, estik Granada'da, Kurtuba'da… Tarık bin Ziyad'la çıktık kadim Avrupa'ya- İber yarımadasına, Musa bin Nusayr'la Pireneler’e geldik. Orada kurulan insan medeniyetinin heyecanını yaşadık. Ve acı bir şekilde müslümanların orayı terk edişini.
Ömer Bey'in dolan gözlerini asla unutmayacağım. O başka bir şeydi. Endülüs için sıradan bir gözyaşı değildi. Çok şey gördüm ben o gözyaşında. Sanki o döneme yolculuk yapmış, olaylara canlı tanık olmuş gibi yaşıyordu. Bize de yaşattı. Farklı pencerelerden baktırdı, İber yarımadasında yaşanan olaylara. Birçok medeniyet geçti dünya tarihinden ama hiçbiri bir Endülüs olamadı. Ben onu anladım söyleşiden.
Oturumu sayın Nurettin Taşkesen yönetti. Nurettin hocamızın da çalışmaları ve kitabı var Endülüs için. İlk O'nun kitabında, O'nun gözüyle bakmıştım Endülüs'e.
Velhasıl Endülüs can buldu Enderun'da. Bize “Gidin beni anlatın” dedi, beni bilmeyenlere. Çok selâmları varmış vefasızlara, hâl bilmezlere…