Ben aile hekimi ve aile danışmanı olarak kamuda görev yapmaktayım. Oldukça uzun bir süredir ailelerle uğraşıyorum. Çok net biçimde görebildiğim o ki, Türk aile yapısında telafisi zor ciddi problemler var. Bu son yıllara ait yeni bir şey değil. Kadın cinayetleri ile ya da bize yakışmayan bazı korkunç olaylarla tekrar tekrar gündeme geliyor. Aslında bunlar hakikati fark etmek, belki de çözüm üretebilmek için ele geçen fırsat zamanları ama hakkıyla değerlendirildiğini düşünmüyorum.
Bu çok boyutlu bir sorun. Bireylere, ailelerin kendine, topluma, devlete, çağa ve kadere bakan yönleri var. Aslında günümüz dünyasında sıkıntı sadece Türkiyede de değil. Bütün dünyayı sarsan bir sorun. Belki Türkiye diğer ülkelere göre daha iyi durumdadır. Aile danışmanlığı ile alakalı katıldığım bir toplantı da yetkili, zaman zaman dış ülkelerden türk aile yapısını incelemek için heyetler geldiğini söylemişti. Gelme sebepleri; "kendi ülkelerinde çöken aileleri toparlamak için ne yapabiliriz, Türkiye'de hala bir değer olan aile kurumundan neler alabiliriz" imiş. Bu beni şahsen mutlu etmişti. Ama görüldüğü gibi günden güne aynı çizgiye geliyoruz. Bizim ekranlarda gördüğümüzün bin katı vahşeti yaşıyor batı. Onların medeniyetini kurallar ayakta tutuyor. Oysa perde arkasında kokuşmuş bir sistem var. Hakikat filmlerle bize yansıttıkları gibi değil. Batı da halinden mutlu değil. Bu konu da onlardan alabileceğimiz birşey de yok. Sorunu kendimiz çözmeliyiz zaten. Medeniyetleri de huzur getirmedi, kanunları da.
Bizim kendimize ait muhteşem bir geçmişimiz ve kültürümüz var. Ben çözümü orada bulacağımızı düşünüyorum. Uymadı işte. Sistemleri de uymadı, kafaları da uymadı. İnsan aslına dönmedikçe, kendi olmadıkça var da olamıyor. Doğu batı arasında bir yere sıkıştık, kaldık. Bir şeyler yapmazsak oralarda tamamen kaybolacağız.
Dünyanın düzenini alt üst eden büyük savaşların ardından modern(!) dünya ile beraber bizde, küresel sermayenin dayattığı yapay insan modeline kapıldık. Onlara özendik, onlar gibi olmak istedik. Çünkü onlar teknolojik olarak öndeydiler. Teknoloji yeni dünyanın tanrısı oldu. Teknolojik başarılar artıkça batılı, gerçek Rabbine ukalalık taslayıp O'nu mabedinden, hayatından kovdu(!). Hesap verme korkusu kalkan insan nefisle başbaşa kaldı. Kendine köle olması gereken nefsin kölesi oldu. Gelinen sonuç ortada. Allah korkusu kalpten kalktıkça insan en korkunç vahşetleri yapacak hale geldi. Tabi ki Allah"ı kovmak mecazi anlamda, yanlış anlaşılmasın. Aslında olan şey, nankör insanın biricik Rabbinden kopup kendini Onsuzluğa mahkum etmesidir. Teknolojide Allah'ın kullarına lütfû değil mi ? Kime neyin kafası tutuluyor?
Herşeyleri gibi bunu da taklit ettik. Ateizm, deizm, eşcinsellik, adaletsizlik, haksız yere adam öldürme, faiz vs. bu kadim İslam coğrafyasında ses vermeye başladı. Bugün gelinen noktada şikayete hakkımız yok. Engellemek için hiç bir şey yapmadık çünkü. Tercihlerimiz bizi buraya getirdi. Zaman zaman da bazı sebeplerle suratımıza çarpılıyor da anlayabilene!..
Bana göre Türkiye tarihi bir noktada. Eline geçen fırsatları değerlendirip, dünya tarihinde tekrar etkili şekilde varolabilir. Ancak var olmak istediği kimliğe karar vermeli. Gözlerimizin önünde yaşananlara bakıp, aklını kullanıp kendi icin en doğruyu bulmak zorunda. İnsanı, insanlığı, bütün mukaddes değerleri yok oluşan sürükleyen batı zihniyeti ile mi devam edecek, yoksa kendi ile birlikte dünya insanında selâmeti için kendini yaratan, rızkını veren ve gün gelip hesabını soracak olan biricik Rabbine mi dönecek. Vesselâm.