Kendi ülke sınırları içinde dahi memleket değiştirdiği zaman gurbetin hüznü taş gibi bağrına çöken insanlar vardır. Bazıları için seyahat etmek dahi; evinden, şehrinden kopmak bir sevgiliden ayrılmakla eşdeğerdir. Ta ki vuslat zamanı gelene dek… Ya o vuslat bir meçhul ise. Kendi topraklarınızda özgürlüğünüz elinizden alınmış, mülteci konumuna düşürülmüş iseniz. Başka ülkelere sürgün yemişseniz…
Bir yaprak misali rüzgârın estiği yöne doğru kendini bırakan bir millet. Sahipsiz kalan ölen evler, tekrar evlerine dönme ümidi ile anahtarları yanlarında topraklarını terk eden Filistinliler. Nekbe’nin sembolü anahtar.
Kendilerini ‘’seçkin millet’’, Filistin’i ‘’vaad edilmiş toprak’’ ve Arapları ise ‘’etnik temizlik için kurban’’ olarak gören, alçak Siyonist zihniyetinin hâkimiyeti aldığı vakit; bir milletin makûs kaderinin başlangıcıdır. 750 bin Filistinliyi evinden, köyünden, toprağından uzaklaştıran, kendi ülkesinde, başka ülkelerde mülteci durumuna düşüren zalimlerin zulmü.
14 Mayıs 1948 tarihinde, İngiltere’nin desteği ile Telaviv’de kurulan İsrail Devleti Filistinlilerin felaketinin başlangıcı oldu. Bu sene Filistin’in Büyük Felaketi Nekbe’nin 70. Yıldönümü. 1897’de İsrail’in kuruluşundan 51 yıl önce İsviçre’nin Basel şehrinde toplanan 1. Siyonist Kongresi’nde Theodor Herlz: ‘’ Ben bugün burada Yahudi Devletini kurdum. Beş sene veya elli sene sonra bunu herkes bilecektir.’’ Der. Uzun vadeli düşünen, ince planlar yapan Siyonistlerin stratejilerini anlamak için çarpıcı bir örnektir.
Ve kara iplik ile işlenmiş bir oya gibi, faaliyetleri başlar. 15 Mayıs günü Filistin’e giren beş devlete ait Arap orduları ayrı maksatlarla kirli pazarlıklar ile sahte savaşın birinci aşamasını tamamlayıp, asla Filistinlilere yardım etmemişlerdir.
Kudüs ve Mescidi Aksa başta olmak üzere bütün Filistin’de gözleri olan Siyonistler bu emelleri için 19 yıl beklediler. Fırsat bulunca da Filistin’i işgal edip, Arap devletlerine de unutulmayacak dersler verdiler.
21.yy da yeni taktikler, çağdaş zulümler ile barbarlığına devam eden İsrail, arkasını ABD’ye yaslayıp, Birleşmiş Milletler kararlarını da yok saydı. Nekbe’nin 70. Yılında Siyonizm hamisi ABD Büyükelçiliğini İsrail’in başkenti olarak tanıdığı Kudüs’e taşıyor. Peki, İslam âlemi ne yapıyor? Müslümanlar ne yapıyor?
Yüreği Kudüs, Mescidi Aksa, Filistin aşkı ile yangın yeri olan, yazar Nurettin Taşkesen, bu toprakların derdini dertlenmek ile yetinmiyor, tarihinin derinliklerine iniyor, araştırıyor, ziyaret ediyor, adeta bir gül demeti olarak okuyucularına sunuyor. Siyonist zulmünün karşısında olan her Müslümana da tarihi okuyup, anlamak, olay örgülerini kavramak bir görev oluyor. Zira tarihi derslerini almayan geleceği inşa edemez.
Filistin’in 70 yıllık dramını tarihi gerçekler, yaşanmış olaylar ve belgesel yapımlara dayanarak İbrahim Haşim’in ailesi ve çevresiyle kurgulamaya çalışan yazar, okurken gözyaşlarına boğulacağınız, inanmak ta güçlük çekeceğiniz Filistinlilerin ağır imtihanı ve kaderinin belki de yüzde birini yansıtabiliyor.
‘’Unutma bak burayı
Burasıydı İngiliz’in babanı
Kaktüslerin üzerine yatırdığı
Ve işkence ettiği yer
Gene de konuşmadı baban.
Oğlum, büyüdüğün zaman
Anlat onların silahlarını devralanlara
Hikâyesini, demire bulaşan kanın.
Peki, atı niye bıraktın?
Eve arkadaş olsun diye yavrum. Evler sahipsiz kalınca ölürler.
Ne zaman döneceğiz baba?
Yarın.
Belki de yarından sonra. ‘’
Mahmud Derviş
Bir Mihrabad klasiği olan kitabın son bölümündeki Nekbe 1948 Albümü ve haritalar, görsellik desteği ile belge romanı belgesel tadında okuyucuları ile buluşturuyor. 256 sayfadan oluşan kitap, tarihi gerçekleri yansıttığı gibi belgesel üslubu ile son derece akıcı ve hissiyatlı.
Her okuyucu kitabı bitirdiği vakit, yanan yüreği, yaşlı gözleriyle Filistinlilerin 70 yıldır sakladıkları anahtarları ile evlerinin kapılarını açmalarını Allah’tan niyaz edecek ve dua zinciri ile Filistinli kardeşlerinin yanında olacaktır.