Warning: Use of undefined constant full - assumed 'full' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/yenirady/yakuptutum.com.tr/arsiv/wp-content/themes/iyi tema/header.php on line 147


  • İdeali Olan İnsanlar İddialı Olmalıdır
    İdeali Olan İnsanlar İddialı Olmalıdır
  • Aydil Erol: “Dostların Hasını Gördüm”
    Aydil Erol: “Dostların Hasını Gördüm”
  • İstanbul’un En Büyük Kütüphanesi Rami’de Açılıyor
    İstanbul’un En Büyük Kütüphanesi Rami’de Açılıyor
  • Nâzım Tektaş ile Mülakat
    Nâzım Tektaş ile Mülakat
  • Muaz Ergü’nün Mehmet Nuri Yardım ile Mülakatı
    Muaz Ergü’nün Mehmet Nuri Yardım ile Mülakatı
  • Ahmet Efe: “Sanatta Asıl olan İnançtır”
    Ahmet Efe: “Sanatta Asıl olan İnançtır”
  • Hüseyin Kutlu: “Yazı Sanatımıza Ciddi Bir Alaka Var”
    Hüseyin Kutlu: “Yazı Sanatımıza Ciddi Bir Alaka Var”
  • İttihadı İslam, Meşveretle Olacaktır
    İttihadı İslam, Meşveretle Olacaktır
  • İhsan Kurt ile Mülakat  
    İhsan Kurt ile Mülakat  
  • Muzaffer Deligöz ile Mülakat (1)
    Muzaffer Deligöz ile Mülakat (1)

YAZARLARIMIZ

Öznur Görür Kısar

Warning: Use of undefined constant first_name - assumed 'first_name' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/yenirady/yakuptutum.com.tr/arsiv/wp-content/themes/iyi tema/yazarlar_single.php on line 41
Öznur
Warning: Use of undefined constant last_name - assumed 'last_name' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/yenirady/yakuptutum.com.tr/arsiv/wp-content/themes/iyi tema/yazarlar_single.php on line 41
Görür Kısar
Eklenme Tarihi: 30 Mayıs 2022, Pazartesi 18:19 - Son Güncelleme: 30 Mayıs 2022 Pazartesi, 18:19
Font1 Font2 Font3 Font4
Mavi Beyaz Kalpli Elbiseli Küçük Kız

   

 

Anahtarı, pencere kenarındaki camgüzeli çiçeği saksının altında olan evlerde, çocuk olduğumuz demlerde kalmak istiyor insan. Sebahat ablanın kızı Esma’ya ödev sorma bahanesi ile uğrasam yeniden. Ayaküstü bir çocuk muhabbetinde unutsam kendimi. Akşamın olduğunu görüp telaş ve korku ile eve sessizce girmeye kalkışsam. Ayten’in uzun, siyah, gür saçlarını kıskanıp, azıcık çekip kaçıversem ve o her daim hazırda bekleyen gözyaşları yanaklarında belirdiğinde, annesi öfkesini peşimden fırlattığı süpürge ile atıverse. Nuray ile karnımız ağrıyana dek gülüşsek, olur olmaz muhabbetlerimize.

 

Bakkal Dursun amcanın kapısında ellerimi ve ayaklarımı açıp öylece durup; mahalle çocuklarını bu bakkal bizim diye, içeri almasam yeniden. Dursun amca bakkala her gidişimde, çikolata kutularını ilk açışında, sen aldığında bereketleniyor deyip, ilk çikolatayı bana yine hediye etse. Bakkal Dursun amcaya her gittiğimde; çocuksu bir adaletle, bakkal Hüseyin amcaya da gidişlerimi eşitlesem. Hüseyin amca aksakalları ve her şartta gülümseyen çehresi ile benimle tatlı tatlı konuşup, bir taraftan tepsi yoğurdundan bir miktar tartıverse yine. Bakkalın bir köşesindeki melamin tabaklardan, zar zor biriktirebildiğim harçlıklarımla evimize hediye alsam.

 

İlkokulumun bahçe kapısında satılan leblebi tozu, yine boğazıma tuhaf bir gıcıklıkla yapışsa ve ben bundan değişik bir mutluluk duysam. Leblebi tozunun yanında renk renk sıralanmış su muhallebilerinin bir kaçını hüpletiversem. Arkadaşlarımın kalemliğindeki renkli akide şekeri görünümlü kolonya ambalajlarının kokularına özensem biraz.

 

Emine ablanın bahçesindeki karadut ağacının altından geçerken, kıyafetime ve saçlarıma dut düşmesin diye dua etsem ve biraz alçak dallardaki dutları aşırsam alelacele. Emine teyzeye yakalanırsam uzunca sohbete tutar korkusu ile sessizce geçiversem bahçeden. Saliha ablanın ebruli akşamsefalarının kokusu merdivenleri aşmışken; tohumlarını toplayıp ceplerime doldursam. Saliha abla bana bir çırpıda,  hayatım boyunca hiç unutamayacağım şeyleri,  ayaküstü öğretebilme becerisini tiyatral bir biçimde gösteriverse, olağanüstü bir bilgelik ile.

 

 

Ciciannem biz bahçede otururken sessiz akşam ikindilerinde, balkondan sepetle meyveler, türlü yemişler sarkıtsa, biraz ısrarla yanımıza geliverse yavaş yavaş. Dedem merdivenleri usul usul çıkarken, kaşları hafif çatık, gülümseyen yüzü ile ona doğru koşup elindeki hacı yağı kokusu bulaşmış ekmekleri alıversem. Babam işten yorgun argın gelirken, Eminönü’nden getirdiği alışveriş poşetinin içinde olanlar ilgili tahmin oyunu oynasam. Ablamın varlığının verdiği güven ile yer sofrasını toplamadan kendimi kaşla göz arasında bahçeye atıversem. Abimin günün modasına uygun kıyafetleri ile dalga geçsem yeniden. Kardeşime kıyamasam her zaman olduğu gibi; kendi ellerimle meyvesini yedirsem küçük bir anne misali.

 

Annemin dört çocuk ve gurbet yükü ile koşturan, telaşlı, üzgün ve düşünceli hallerine bir çare bulabilsem. Babamın yorgunluğunu, geçim telaşını bir çözebilsem. Bahçede çamurdan kâseler yapsam sürekli.  Annemin diktiği harika bayramlıklarımı üzerimden hiç çıkarmasam. Kalpli, eteği kapaklı, kiloş, döndüğümde hiç durmayacak şekilde harikulade dönen eteği ile prenses olma garantisi sunan elbiseleri giysem yeniden.

 

 

Artık aynı gök kubbede olmadığım, sevdiklerim ve çocukluğum ile rüyalar koridorunda gülüşüp bakışıyoruz birbirimize. Ne o bahçe, ne o çocukluk evi, ne esans kokusu sinen ekmekler ile kurulan dede evi sofraları kaldı. Çocukluğun büyülü bahçelerinde koşturan küçük bir kız koşturuyor hayalimde yalnız. Büyümüyor bir türlü; mavi beyaz kalpli elbisesi ile hızlıca dönüp, eteğini kabartırken başı dönüyor, fakat büyümüyor, büyüyorken yetişkin kederleri.


» YAZARIN DİĞER YAZILARI


BU YAZIYLA İLGİLİ YORUM YAZIN