Rengârenk kartpostallar ilkokuldan başlayarak lise dâhil ilk öğrencilik yıllarımın en anlamlı hatıraları arasındadır. Yılbaşı, bayramlar gelmeden önce harçlıklarımı ona göre planlar gönlümce kart alabilmek için günlük olarak kumbarama birikim yapardım.
Lisenin son bir yılını geçirdiğim Malatya’da Yeni Cami civarında, çarşı merkezinde iki sıra halinde upuzun bir koridor olurdu. Soğuk, kar hiç etkilemezdi. Dönemi gelince mutlaka kartpostal stantları kurulurdu. Okul çıkışında kartpostal alışverişi yapmak anlatılabilir bir mutluluk değildi. Karlar her tarafı bembeyaz kaplamış, akşam karanlığı çökmüş, gökyüzünün pembeliği, yerlerin beyazı ile birleşmiştir. Akşam ezanının huzuru bir taraftan, öte yanda Anadolu esnafının âdeti olduğu üzere kışın akşam ezanı ile birlikte kepenklerin çekilmesi telaşına şahitlik etmek son derece keyifliydi. Bir tatlı huzur, telaşeye kapılmak. Eve geç kalmamak için süratle stantların arasına dalıp, kartların renkli dünyasında yol almak. Akşam olup eve dönünce de defalarca evirip çevirip incelemek, pullu kartpostalların pullarını etrafa bulaştırmak, kime hangisini yollasam diye seçim yapmak için kartları yarıştırmak. Bir hissiyat, güzellik, kalp kıpırtısıydı.
Ertesi gün evden erken çıkıp okula gitmeden, postanede sıraya girdikten sonra zarf yerine ulaşmadan karşı taraftan gelecek kartı beklemek sabırsızlığı başlardı. Hangi oyun, hangi akıllı telefon, hangi bilgisayar aynı anda birden çok duyguyu yaşatırken insanı eğitir bilemiyorum. Harçlıklardan artırım yaparak tasarruf öğrenmek, uzaktaki sevdiklerini hatırlarken vefanın temellerini daha küçükten inşa etmek, karta uygun zarf seçimi, dolma kalem arayarak zarafet ve uyumu öğrenmek, değer vermeyi öğrenmek, öğrenirken eğlenmek, eğlenirken; sabırsızlık, heyecan, sevgi, mutluluğa dair birçok duyguyu aynı anda yaşamak.
Yıllar sonra öğrendiklerimiz tecrübe, tecrübeler alışkanlık halini alıyor. Çocukluk kutularımı açıp, içinden simleri halen ışıl ışıl kartpostalları okurken, bugün belki görüşme imkânı olmayan, araya yıllar, yollar, ayrılıklar giren insanları sevgi ile yâd ediyorum. O yılların samimiyeti, dostluk, arkadaşlığın sıcaklığı bugün üşüyen yüreğimi ısıtıyor. Bir zamanlar minicik kalem tutan, kalpli, çiçekli, böcekli kartların sahipleri bugün birer yetişkin, yuva sahibi, kimi ebeveyn kimi ebeveyn adayı, kimi üniversite mezunu meslek sahibi. Akıllı telefondan fotoğraf çekip, bak sen böyle güzellikler de bilirdin diye ufaktan bir gönderme yapıyorum. Kalplerdeki kıpırtının sesi bana kadar ulaşıyor.
Kartpostal geleneğini yaşatmak, bundan bir haber olan yavrularımıza da öğretmek için özellikle ilkokul birinci sınıfa başlayanlara kart atmak en büyük zevklerim arasında. Yeni yeni okumaya başlamış birinin adına kart gönderiyorsunuz, o çocuğun yaşadığı ben değerliyim duygusu zannediyorum üniversite mezuniyetine kadar hafızasında yer edecektir. Elinize aldığınız sevimli bir zarf sizi radyasyona maruz bırakmaz, telefonlar bozulup kayıtlar silinince hafızadan gitmez, çok ama çok uzun yıllar sizinle birlikte yaş alır. Bir gün sizi mutlu eder. Unutmayın söz uçar, yazı kalır.
Hayata dair anlamlı yaşanmışlıklarımız varsa, sımsıcak bir yüreğimiz, çevremizde dost, arkadaş, akrabalarımızın evlatlarını evlat bilip kocaman sevelim. Yürekleri ısıtalım, kimseler üşümesin. Yaşattığımız her güzel alışkanlık, eğitim dünyamız için, özelde edebiyatımız için, toplumumuz için, sevgi dolu, güvenli bir geleceğin inşası, teminatı olacaktır.
Şu günlerde herkesin kendince bahane bildiği yoğunluğunun sevdiklerimize dilersek çok güzel vakit ayirabilcegimizi ; sevdiklerimizin gönüllerinde bir kıpırtı yaşamamızın aslında bahane kabul etmediğini yine çok hoş bir dille okurlarına anlattın ki . Kalemine yüreğine sağlık.Her hafta acaba bu hafta bize neyi yaşatacak diye heyecanla bekliyorum. Allah'a emanet olun 😇😇
Bu güzel yazı için teşekkür ederim. Ekranların esareti altındaki dünyamız için çok önemli bir hatırlatma bu yazı. Eski kartpostallar aslında birer sanat eseriydi sanki…
Gerçekten eskiden vardı kartpostallar. Çocukluğumda vardı. Bayram gibi önemli günlerde gelirdi evimize. Daha çok yurtdışındaki ese dosta gönderilirdi ya da onlardan gelirdi. Sanallaşmamizla beraber bu guzel adette kayboldu.