Bir çocuğun büyüyüp, ona “iyi insan” denebilmesi için çok zaman gerekir, çok para gerekir, çok emek gerekir.
Fakat “her şey” buna engeldir!
Bir çocuğa ömür boyu zaman verilse, hayatı boyunca bitiremeyeceği kadar para önüne yığılsa, çevresindeki herkes ona hizmetçi olup her istediğini yapsa, bu çocuk “iyi insan” olabilir mi?
Demek ki, çocukların “insan” ve insanların da “iyi” olabilmesi için başka bir şeye ihtiyaçları var. İşte, anlamak istemese bile, bütün insanlığın muhtaç olduğu bu “farklı” birilerine; ilim ehli, ulema, kitap ehli, hoca, muallim, öğretmen, müellif, mütefekkir, kalem ve kelam erbabı diyoruz.
Yalnız…
Üç kuşakta çok görülen “her güzelliği bozmak kastı” ile yazanlar ile…
Teknolojinin nimetleriyle bolca sulandıklarından beri, son kuşak arasında ayrık otu gibi her yerde biten, “her yazdığını basabildiği için” de kendini yazar sanmaya başlayanları bu konunun dışında tutmalıyız.
Hayatta kalmak yani maddesini canlı tutabilmek, mana itibariyle “insan” olmaya yetmiyor.
Büyüklerimizin çok güzel, anlatma ve anlama kolaylığı olan “dünyasını ve ahiretini kurtarmak” deyişi vardı.
Görüldüğü gibi, bu durumu anlatan en tatlı ifadelerden biri bu sözdür.
Epey zamandır okul da, eğitim de, diplomalar da “sadece para getirdiği müddet ve kadar” muteber kabul edilmeye başlandı. Ve hatta “parayı buluyorsan” diploma da, okul da, eğitim de gereksiz, gibi bir kanaat oluştu.
Fakat bunun yerleşmesi millet için de ümmet için de yani memleket ve insanlık için hiç hayra alamet değildir, hatta intihardır!
Hâlbuki Roma imparatoru, iki kıtanın en güçlü hükümdarı, Türk milletin yüce hakanı, memaliki Osmaniyyenin ve islamiyyenin eşsiz, unutulmaz, deha sahibi sultanının;
Basit bir kulübenin tahta kapısı önünde…
İçerideki âlim, muallim tarafından kabul edilmek yani hocası, öğretmeni tarafında içeri alınmak için beklerken, bir küçük Mehmed olarak nasıl gözyaşı döktüğünü duymayan kalmış mıdır, bilmeyen var mıdır?
Denebilir ki;
Öyle âlim bulsalar, şimdiki hükümdarlar da aynı şekilde hürmet ederlerdi, bizler de saygı gösterirdik.
Bu söz doğrudur fakat şöyle de bir durum yok mu:
Öyle hürmet gördükleri için değil mi, o âlimler de işte öyle hükümdarlar yetiştirebilmişler!
Hâlbuki o büyük zatların da, o muallim ve hoca efendilerin de hane halkı ve kendi yakın çevresi vardı, mahalle komşuları ve teşriki mesai ettiği kimseler bulunuyordu, fakat kimse de onlar için;
– Haa filanca mı? Evet bilirim, bizim sitede oturur. Hatta geçen gün kel kafasıyla pencereye çıkmıştı.
– Filan hocayı mı diyorsun, hani şu kadar göbeği var… Onun kabız durumu var biliyor muydun, işte ondan şişman! Demezdi, diyemezdi. Çünkü buna cüret edemezdi. Cesaret etse bile o çamurlu söz zikrettiği kimseye yapışmak yerine gelip kendi nefes borusunu tıkardı ve cemiyet içindeki kendi yerini yıkmış, itibarını silmiş olurdu!
Çünkü, en yüksek makama kadar bütün mühür ve kürsü sahipleri; milletin, ümmetin, ve bütün insanların tahsil ve terbiyesi için, dünya ve ahiret saadeti için kendi hayatını vakfetmiş olan kimselere azami sevgi besler, hürmet eder, ilgi duyar, ihtimam gösterirlerdi.
Onlara hakaret bir yana, haklarında saygısızca konuşmak bile zaten sahibinin derin cehaletini, abesle iştigalini, kendini yokluk uçurumlarına attığını belli ederdi.
İşte vurulduğumuz nokta burasıdır:
Hakiki olarak hürmet edilmesi gerekenlerin adını kötülemek, makamını yıkmak, cemiyet içindeki etkisini silmek, tekrar kalkabilseler bile görünür yerlerinde kalacağını bilerek onları çamurların içine yuvarlamak!
Sevgili dostlar!
Madem darbeyi aldığımız, vurulduğumuz, oluk gibi kan kaybettiğimiz nokta bellidir;
İşte öyle ise onaracağımız, tedaviye başlayacağımız nokta da tam burası, değil midir?
Çok güzel bir makale olmuş efendim.
Çok teşekkür ederim, okuyanı çok olsun inşallah.
Teşekkürler sigarayı bıraktıran adam
Allah eksikliğini göstermesin, doğal turşuyu ve sirkeyi sevdiren adam 🙂
Kitabın tam ortasından bir yazı. Tebrikler.
Problem neredeyse çözümü de orada aramak gerektiği çok eskiden, Nasreddin Hoca'dan beri bilinir.
Hani Hoca samanlıkta kaybettiği anahtarı " Çünkü burası daha aydınlık " diyerek sokak lambasının altında ararken bize muzipçe ders veriyordu ya…
Tamamen öyle neyi nerede yitirdiysek oradan başlamalı. Kıymet hükümlerini adaletle vermeli, bu başların ayak, ayakların baş olduğu hayatta.
"Parayı bulmak " değil, "doğruyu bulmak" isteyenlerin hakim olduğu bir anlayış temennisiyle…
Çok güzel, tam da şair gözüyle nokta tespit…
Nice sanatkarlar, nice şairler sanatlarına yeteri kadar kıymet verilmediği (böyle hissettikleri) için, soğuya soğuya sanattak uzak kalmadılar mı?
Ey güzel şair, samimi itirafımdır: “Ömer Karayılan” adı sanat ortamlarında konuşulmuyor ya, bu hepimizin ayıbıdır.
Teşekkürler, çok güzel bir makale. Tefekkür ettiren bir yazı
Varolun hep, omuz omuza kalalım ve her daim gölgelerimiz birbirine karışsın.
Çok güzel bir makale olmuş. Elinize sağlık. Doğru teşhis, doğru tedavi için çok önemli tabi.
İnşallah kaybettiklerimizi kazanacağız. Allah-u Teala o büyüklerin izinden ayırmasın.
İnşallah inşallah, çok güzel dua bu…
Çok teşekkürler efendim.
Mum Işığında Rahle önünde talim edilip, yine mum ışığında zihinlere nakşedilmiş ilimler ve Alimler varmış. Ömürler ne kadar da bereketliymiş. hani insan hasta olunca acıktığını bilmez ya biz de ilme aç olduğumuzu bilemiyoruz. Bu yaygın hastalığın adı nedir acaba..
Adını bilmeyelim, bulmayalım, zikretmeyelim.
Var olan ve hatırladığımız güzellerin ve güzelliklerin kandilinden başka ve yepyeni mumları tutuşturmaya çalışalım…
Bam teline basan bir yazı olmuş, teşekkürler.
Sizler lezzetli dürümler… Bizler ise lezzetli yazılar hazırlayalım.
Burada dikkat edilecek olan; her ikimizin de yaptığı, biiir zararsız olacak, ikii fayda da sağlayacak.
Böyle ise güzeldir, değilse fenadır.
Maksat, bir canı daha zarardan kurtarmak ve ona fayda sağlamak.
Lezzet ise; oltanın yemi gibi olsa bile, o da yine çok önemli. Yani eğer biz lezzetli yapmazsak, başkaları zararlılara lezzet katıp sunar ve milletin evlatları zehirleyebilirler.
Aynı fikirrde miyiz?
Eline diline emeğine sağlık Muammer abi. Çok büyük bir yaraya parmak basmışsın inşallah okuyanı çok olduğu gibi ders alanını da çok olsun
İnşallah. Çok teşekkür ederim; böyle sen gibi omuz verenler oldukça yazma gayreti artıyor insanın.
Yazanların da işte beklediği budur:
Yanlış anlaşılmasın sözüm. Alkışlanmak arzusu değil bu dediğim; işaret edilen doğruları, başka farkedenlerin de olduğunu anlamak, sevinci.
Allah çevemizdeki güzel insanları eksik etmesin.
"İyi" olduğuna inanılmayan ve inandırılmayan insanlardan iyi insanlar yetiştirmesi bekleniyor… Yetiştirecek ve yetiştirilecek dünya dolusu insan ziyan ediliyor maalesef…
Malesef, malesef…
İşte, yazının bir özeti de bu!
Çok güzel noktaya dokunmuşsun her zaman olduğu gibi, önceden edeb vardı kardeşim şimdi ne edep kaldı ne ayıp türlü oyunlarla bizi de bozdular ne yazıkki inşallah tecelli değişir de asan olarak güzel insan oluruz
Amin, inşallah efendim.
Hepimiz elimizden geleni yapmaya gayret edeceğiz.
Böyle böyle, adım adım da olsa yol alacağız inşallah.
Çok güzel yazı üstadım, tebrikler, okuyanınız bol olsun
Teşekkür ederim Metin hocam. Bu sözü; yeşil sahalarda uzun yıllar “yanlışı doğradan” ayırmak için ter dökmüş bir milli hakemimizin söylemiş olması beni daha çok sevindirdi.
Değerli Edip;
Yine çok önemli bir konuyu işlemişsiniz.
Atalarımız " Marifet, iltifata tabiidir " derler. Siz değerli sanat ve fikir adamlarının
değeri bilinmezse toplum değersizleşir. Nesillerimiz yozlaşır. Allahü teâlâ bizlere
akıl-fikir versin.
Evet hocam, artık uyanmazsak nesillerimiz yozlaşır ve bunun da hepimiz şahitleriyiz.
Öyleyse bu “HADİ” ikazını hepimiz her zaman yapmalı, hepimiz birbirimizi teşvik ve takdir etmeli, gördüğümüz, duyduğumuz hayırlı isabetli çalışmalara yardım etmeliyiz… Ortak hissimiz ve düşüncemiz budur, değil mi?
Elinize, gönlünüze sağlık efendim… ⚘👏
Aklımıza şu tespit ve veciz söz geldi, müthiş yazınızı okurken:
"Kim demiş çocuk bir küçük şeydir; bir çocuk belki en büyük bir şeydir!"💌
İnşallah bu yazınız, çocuklarımızın, gençlerimizin istikbaliyle ilgili hayırlı teşebbüslerin, atıldığını tahmin ve ümîd ettiğimiz adımların gittikçe yaklaşan sesidir 🤲📚🎬
Allahü teâlâ, hayırlı işlerin peşinde koşan herkesin yardımcısı olsun, hepsini muvaffak eylesin, muhafaza eylesin… ♥️🤲
Amin, amin, amin.
Bütün insanlığa? Evet… Fakat, hele çocuklar için yapılan ve hatta yapılması düşünülen ne varsa, zaten çok geç kalmış işlerdir.
Ve bu iş birimizin, binimizin değil, hepimizin işidir.
Onun için, bu memlekette para, makam ve imkan sahibi olmuş kim varsa, tekrar ve tekrar bu konuda (başkalarının değil) kendi mesuliyetini düşünmek zorundadır.
Çünkü istisnasız hepimiz, çocukların ve bütün insanların faydası için en az bir şey, artı olarak bir tek şey bile olsa yapabiliriz.
Öyle değil mi?
İşte yine on numara beş yıldız bir yazı.Daha bugün Bahsettim Koca Fatihin hocasının kapisinda döktüğü gözyaşları dan …Biz okuduk dinledik.Bizim aksamlarimiz vardı elimizde kitaplar vardı mutfakta salonda sesli sesli okunan sonra okunan kıymetli yazılar konuşulur dersler alınır dinleyenlerin kendine ne kattığı anlatılirdı.Hic görmediğimiz güzel insanları okuyarak tanıdık biz.Bizler hadi bugün de bu Allah dostunu tanıyalim diye yönlendirme yapan büyüklerimiz yanimizdaydi.Peki bizler büyüdük ne değişti bizler neyi unuttuk ve unutturduk evlatlarımıza okutmazsak dinlemezsek konuşmasak hepimiz elimizde telefon ve meşgul eden onlarca sosyal medya reklamları arasinda yalnizlasip yalnız bırakırsak gelecek nesil neyi bilecek neyi düşünecek neyi anlayacak sonra birilerinin kendi kafasina göre yazıp çizdiği saçma sapan ve güzelliklerden uzaklaştıran o yalan iftira dolu yazılar ile zehirlenecek ….Hepimiz sorumluyuz.Alimleri onların hayatlarını okuyarak anlamaya çalışarak tanırız ve tanistiririz.Hepimizin büyük kitlelere biranda ulaşma ve tesir etme imkanı olmaz belki ama kendimizden ve en yakınımızdan başlarsak yapmaya yaşamaya o zaman nefeslerin boşa gitmedigini gelecek günlerde görürüz bu sohbete susadigimiz gibi bu ilme susadigimiz gibi susayan onlarca insan birgün o aynı çeşme başında olduğunu görecektir.Ruhumuzu serinleten ceşmeler Kevser havuzun başında da toplamamiza inşaallah vesile olacaktır.
İnşallah, amin ve amin…
Bir de şu soru onemli:
Eline imkan geçenler, makam geçenler, maddiyat geçenler acaba bir zamanlar “benim adamım” dediği ve maddi manevi büyümesine katkı sağlayan kalem ve kelam ve ilim ehlini hakkıyla kolluyor mu, bunu da geçelim acaba hatırlıyor mu veya ne kadar hatırlıyor?
Bence bu çok önemlidir.
Çünkü karşı tarafta (tam da bu noktada ve hedefe nokta atışı) çalışanlar, hatta çalıştırılan uzmanlar var.
Seçilmiş ve atanmışlar “şimdi” ve “tam da bu” uyarılarla da uyanmazlarsa, şu vardığımız “derin uyku” hali hepimiz korkalım ve korkuyoruz ki “rahmet okumalara” varacak!
Aynı fikirdeyiz, değil mi?
Maşallah.
Bazı dostların bir kelimesi de yeter… 🙂