Warning: Use of undefined constant full - assumed 'full' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/yenirady/yakuptutum.com.tr/arsiv/wp-content/themes/iyi tema/header.php on line 147


  • İdeali Olan İnsanlar İddialı Olmalıdır
    İdeali Olan İnsanlar İddialı Olmalıdır
  • Aydil Erol: “Dostların Hasını Gördüm”
    Aydil Erol: “Dostların Hasını Gördüm”
  • İstanbul’un En Büyük Kütüphanesi Rami’de Açılıyor
    İstanbul’un En Büyük Kütüphanesi Rami’de Açılıyor
  • Nâzım Tektaş ile Mülakat
    Nâzım Tektaş ile Mülakat
  • Muaz Ergü’nün Mehmet Nuri Yardım ile Mülakatı
    Muaz Ergü’nün Mehmet Nuri Yardım ile Mülakatı
  • Ahmet Efe: “Sanatta Asıl olan İnançtır”
    Ahmet Efe: “Sanatta Asıl olan İnançtır”
  • Hüseyin Kutlu: “Yazı Sanatımıza Ciddi Bir Alaka Var”
    Hüseyin Kutlu: “Yazı Sanatımıza Ciddi Bir Alaka Var”
  • İttihadı İslam, Meşveretle Olacaktır
    İttihadı İslam, Meşveretle Olacaktır
  • İhsan Kurt ile Mülakat  
    İhsan Kurt ile Mülakat  
  • Muzaffer Deligöz ile Mülakat (1)
    Muzaffer Deligöz ile Mülakat (1)

YAZARLARIMIZ

Hülya Günay

Warning: Use of undefined constant first_name - assumed 'first_name' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/yenirady/yakuptutum.com.tr/arsiv/wp-content/themes/iyi tema/yazarlar_single.php on line 41
Hülya
Warning: Use of undefined constant last_name - assumed 'last_name' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/yenirady/yakuptutum.com.tr/arsiv/wp-content/themes/iyi tema/yazarlar_single.php on line 41
Günay
Eklenme Tarihi: 1 Ağustos 2021, Pazar 19:48 - Son Güncelleme: 1 Ağustos 2021 Pazar, 19:48
Font1 Font2 Font3 Font4
İnsan Duymuyor, Doğa Haykırıyor

 

 

 

1966 yılında, Amerika’nın tanınmış yalan makinesi uzmanı Cleve Backster, güvenlik görevlilerine poligraf aygıtının kullanımı eğitimi vermekteydi. Yalan makinesinin elektrotlarını kocaman yapraklı tropikal bitkisinin üzerine yerleştirdi. Yalan makinesi çeşitli korku, sevinç, şaşkınlık gibi durumların elektriksel değişimlerini ölçtüğüne göre, belki bitki de su dökünce seviniyordur diye düşündü. Bitkiyi suladığında galvanometre zikzaklar çizerek aşağı doğru indi. Oysa yukarı doğru bir hareket bekliyordu Backster. Yaprağını sıcak kahveye soktuğunda da beklediği tepkiyi görmedi.

 

Sonunda kibriti alıp bitkiyi yakmayı düşündüğünde her şey değişti. Bitki çılgınca galvanometrenin ibresini tavan yaptırdı. İnanamadı Backster. Bitki düşüncelerini mi okumuştu?

 

Bilim dünyasının önünde yeni bir araştırma alanı açılıyordu artık. Ve tabi ki insanlık tarihi içerisinde de yeni bir sayfa. Deneyler deneyleri kovaladı. Bitkilerin sadece düşünceleri okumakla kalmayıp çevrelerindeki her şeyi hissettikleri de çıktı ortaya. Kaynar suya atılan karideslerin ölümlerini, eline iğne battığında duyulan acıyı da hissediyordu bitkiler. Hatta kilometrelerce ötede olunsa bile yaşanan sevinç ve üzüntüleri de hissediyordu. Öyle ki korkudan baygınlık bile geçiriyordu.

 

Bir gün şehir dışından gelen botanikçi bir hanımefendi,  içeri girdiğinde bütün bitkiler sessizleşti. Hiç birinden tepki gelmiyordu. Sanki hepsi birden sessizliğe bürünmüştü. Ta ki o botanikçi havaalanından uçağa binip gittikten kırk beş dakika sonra yeniden tepki vermeye başladılar.

 

Backster, kadın botanikçinin bitkileri kurutup ölçümler yaptığını öğrendiği zaman anladı ki bitkiler botanikçiyi görünce korkudan bayıldılar. Bir deney tasarladı ve altı yardımcısına, aynı gece aynı saatlerde yapmak üzere farklı görevler verdi. Görevlerden biri gece yarısı gelip laboratuvardaki bitkilerden birini söküp parçalamaktı.

 

Ertesi gün, o gece bitkiyi parçalayan yardımcı içeri girdiğinde bütün bitkiler çılgınlar gibi haykırmaya başladı. Galvanometrelerin ibrelerinin tavan yapmasını böyle adlandırıyor Backster. Bu deneyden anlaşıldı ki bitkiler sadece hissetmiyor, aynı zamanda hafızaları da var. Ve Amerika’da bazı adlî vakalarda bitkilerin şahitliğine başvurulmaya başlandı. Bitkiler asla yanlış sonuç vermiyordu çünkü yalan nedir bilmiyorlardı.

 

Backster etkisi; parapsikolojide bitkisel algılamayı veya bitkilerdeki psişik algılamayı ifade eden bir terim, bitkilerin de belli ölçülerde duyarlılığa sahip olduğu varsayımını ilk ortaya atan ve bu alanda ilk araştırmalar yapan  Cleve Backster’a ithafen terim onun adıyla adlandırılmıştır.

 

Çalışmalar makale olarak yayınlanmaya başlayınca dünyanın dört bir yanından bilim adamları konu üzerinde araştırmalar yapmaya başladılar. Sonuçlar son derece hayret vericidir.

 

Koparılmış bir yaprak, kendisine güzel sözler söylenmesi durumunda normal yapraktan aylarca daha uzun süre canlı kalabiliyor. 120 km mesafedeki bir acıyı, sevinci hissedebiliyor. İnsanların düşüncelerini okuyabiliyor, kötülük yapanları hafızasına kaydedebiliyor. Aynı zamanda bu bilgileri diğer bitkilerle de paylaşıyor.

 

Bilimsel alıntıdan günlük hayatımıza dönecek olursak, evlerimizdeki çiçekler ailemizin bir parçası gibidir. Hafızamızda canlıdır; bahçe, balkon, o da yoksa pencere pervazlarından sarkan çiçekler, mis gibi kokan ağaçların renk verdiği mahalleler, semtler… Annelerimizin, morlu, ebruli, renk cümbüşüyle menekşe sevgisi, nenelerimizin mum çiçekleri, neredeyse evlat sevgisi ile yarışacak emsaldedir. Menekşeler de bizle birlikte büyür, serpilir gider. Çocukluğumda hiç kurumuş çiçekle karşılaştığımı hatırlamıyorum. Bunun, o tatlı diller, sevgi ve ilgi ile bağlantılı olduğunu yaşayarak, gözlem yaparak öğrendik.  Bugün insanların evlerinde dahi durmaya dayanamayan bitkiler belki de özensizliğimize isyan etmekteler.

 

Tarihe uzanınca, yurt dışından çiçek tohumları getiren, kadim çiçek, ağaç kültürü mirasçılarıyız. Devletlerimizin kuruluş simgesi olan ağaçlar, sanat eserlerimiz, mimari nakışlarımızı süsleyen temel öznelerin başında gelir. Şehirlerimizde arzı endam eden asırlık ağaçlar; kültürümüzde ne denli öneme sahip olduğunu işaret ederken, günümüze kadar muhafaza edilmesine gösterilen itina dikkatlerimizi çekmelidir.

 

Ağaç diken bir ecdadın torunları, ağaç kesip, ağaç yakıyor ya da tedbirsizlik, ihmal ile buna göz yumuyor. Gelinen noktada, mirasyedi bir nesil olmak tehlikesi ile karşı karşıyayız.  Orman yangınları içimizi yakıyor. Yüksek sesler, yıkıcı eleştiriler tozu dumana katıyor.

 

İnsan duymuyor, doğa haykırıyor:

 

Ey insan, biraz sükût… Kalbinle bak dünyaya, iyilik için çarpan bir kalbin sahibiysen ne mutlu sana. Hisset orda bir âlem mahşer yerini yaşıyor. Duyarlılıklarını yitirdikçe, ahlarla, günahlarla, bencillikle atmosferi olumsuzluklara boğdukça evren bezdi senden.  Tüm dünya alev topu iken, sen halen haklı olmak peşinde misin? Atmosfer gergin, doğa yorgun savaşlardan, kutuplaşmalardan, cehaletten.

 

Mesela bir şişe su varsa elinde yol üzerinde geçerken kökleri kurumuş bir ağaca nefes ol. Ateş varsa sen su ol da serinlesin ortam. Yeniden yeşermesi için doğanın yıkma, yap. Suhuletle yaklaş, biraz içine dön sakinleş. Bol sevgi, bol şefkat, sınırsız dua… İnsan tahrip etmedikçe, bil ki doğa yaralarını en kısa sürede sarar. Yeter ki sen cehalette ısrarcı olma.


» YAZARIN DİĞER YAZILARI


İnsan Duymuyor, Doğa Haykırıyor Yazısına 1 Yorum Yapıldı

BU YAZIYLA İLGİLİ YORUM YAZIN