Warning: Use of undefined constant full - assumed 'full' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/yenirady/yakuptutum.com.tr/arsiv/wp-content/themes/iyi tema/header.php on line 147


  • İdeali Olan İnsanlar İddialı Olmalıdır
    İdeali Olan İnsanlar İddialı Olmalıdır
  • Aydil Erol: “Dostların Hasını Gördüm”
    Aydil Erol: “Dostların Hasını Gördüm”
  • İstanbul’un En Büyük Kütüphanesi Rami’de Açılıyor
    İstanbul’un En Büyük Kütüphanesi Rami’de Açılıyor
  • Nâzım Tektaş ile Mülakat
    Nâzım Tektaş ile Mülakat
  • Muaz Ergü’nün Mehmet Nuri Yardım ile Mülakatı
    Muaz Ergü’nün Mehmet Nuri Yardım ile Mülakatı
  • Ahmet Efe: “Sanatta Asıl olan İnançtır”
    Ahmet Efe: “Sanatta Asıl olan İnançtır”
  • Hüseyin Kutlu: “Yazı Sanatımıza Ciddi Bir Alaka Var”
    Hüseyin Kutlu: “Yazı Sanatımıza Ciddi Bir Alaka Var”
  • İttihadı İslam, Meşveretle Olacaktır
    İttihadı İslam, Meşveretle Olacaktır
  • İhsan Kurt ile Mülakat  
    İhsan Kurt ile Mülakat  
  • Muzaffer Deligöz ile Mülakat (1)
    Muzaffer Deligöz ile Mülakat (1)

YAZARLARIMIZ

Emine Savaş

Warning: Use of undefined constant first_name - assumed 'first_name' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/yenirady/yakuptutum.com.tr/arsiv/wp-content/themes/iyi tema/yazarlar_single.php on line 41
Emine
Warning: Use of undefined constant last_name - assumed 'last_name' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/yenirady/yakuptutum.com.tr/arsiv/wp-content/themes/iyi tema/yazarlar_single.php on line 41
Savaş
Eklenme Tarihi: 20 Şubat 2020, Perşembe 04:15 - Son Güncelleme: 20 Şubat 2020 Perşembe, 04:16
Font1 Font2 Font3 Font4
Her Şey Vuslat İçin

 

 

Vazgeçtikçe büyüyor insan. Önüne serilen dünya nimetlerinden yüz çevirdikçe. Her gönüllü vazgeçiş, ebedi hayat için kazanımdır aslında. Vazgeçişler can yakarken, kazanımların lezzeti emsalsiz ve paha biçilmezdir.

Vazgeçmek, ama neyden? Allah'ın bizim için vazgeçtiğinden. O, zaten alınacak ya da verilmeyecek idi, tabi ki kendine has hikmetler için. Bizim olmayacaktı zaten. İşte bu hayalî sevdalardır can yakan. Benim olsun diye tutturduklarımız. Olay sadece imtihandır oysa. Ve cevabı vazgeçmek… Ortada olmayan bir şey için değil, farkettirilmiş, heveslendirilmiş bir nimet için. " Sen benim için vazgeçtiysen Allah'ım ben de vazgeçtim" diyebilmemiz için. Çünkü aşk budur. Aşk, sevdiğin için, diğer her şeyden mutmain bir şekilde vazgeçiştir. Candan, maldan, diğer bütün sevdalardan yüz çevirebiliyor mu sınavıdır. Sınanan Rabbimize sevdamızdır. Sınanan kulluk ederimizdir. 

 

Uyanmazsan kaybedersin.

 

" O iman ettim diyenler; imanı sınanmadan, kemâle ermeden, ispat etmeden kuru iddianın yeterli olduğunu mu sanırlar." Heyhat bu sadece zândır. Kula ait boş bir zan. Zanna göre değil, kendine çizilmiş nizâm üzere işler ilâhi sistem. Ayırt etmeden herkes için.

 

Ve bu hep böyledir. Üstelik imtihan denen şey imanı olgunluğun tespiti için bir ölçüdür. Önce kişiye ederini söyler. Kişiye olgunlaşma, değişme, gelişme fırsatı verir. Yoksa onu üzmek, acı çektirmek değildir gaye. Acıyı nefs çeker. Bu da ona haddini öğretir. Kişiyi yine seyrinde olgunlaştıran bu acılardır. Velhasıl insanın her hâli güzeldir ve şahsına şifâdır.

 

Herkese adaletle aynı şekilde işler ilâhî nizâm. Ve herkesin vardır bir hikâyesi. İmtihanına vesile olan. Ya eşle, ya işle, ya malla, ya cânla, ya varlıkla, ya yoklukla velhâsıl deneniriz bir sebeple. En anlam yüklediğimiz, kutsallaştırdığımız hatta ilâhlaştırdığımız yerden gelir soru. Kalbimize en sevimli gelen, asla vazgeçemiyeceğimiz, ümitler bağladığımız, hayallerini kurduğumuz yerden.

 

Aslında Hakk'a yönlendirilmesi gereken bu kudsiyyet şirktir. Şirk necistir. Değdiği her şeyi kirletir, karartır. Kalpleri de… Hakîkâtin aydınlığından, cehennemî ateşlere düşürür sahibini. O, kalp huzur bulamaz bir türlü. Yanar durur kendi cehenneminde. Ve ilahi rahmet reddeder bu kalbi. Çünkü bu kalp, ilâhi taksimâtı, seçilen kaderi reddetmiştir. Kendi şımarıklığında, sahte ilâhının ona verdiği güçle belki, teslim olmaz Rabbine.

 

"Sen sensin, ben benim der biricik Rabbine. Yani olay nefsin Rabbine boyun eğmemesidir. Sahte ilahlara sarılıp varlık iddiasında bulunmasıdır. Ordaki ilâh nefsin ta kendisidir aslında. Nefs yöneteceği, kendine hizmet eden ilâhlar ister. Önünde boyun eğeceği bir güç değil. O bunu ister de hâkikât bunu kaldırmaz. Zaten cehâletinden yapar bunu nefs. Bilmez tanımaz ki biricik Rabbini. O'nun ve kendinin bilgisini, mahiyetini. Aslında bu süreçtir bir anlamda, kendini bulma kendini bilme sürecidir. Yani bir fırsattır da aslında. Muhakkak yaşanılması gereken, kaçınılmaz bir süreçtir. Kötü bir hâl değildir. Cehâletten hâkikate geçiştir.

 

Gün gelir ilâhi rahmet dokunur yüreğe, tekrar bir vesile ile. Hakîkâte yeni bir çâğrı daha gelir. Çünkü bu bilinçli bir reddediş değildir kul tarafından. O'nu tanıdık bildikten sonra reddeden kafirdir. Reddedişi bilinçlidir çünkü. Hakîkâti bilinçli bir şekilde bile isteye örtmüştür. Onunda kalbi örtülür mühürlenir artık, böyle tercih ettiği için. Gayrısına ümit bitmez çok şükür merhametlilerin en merhametlisinden. Tekrarlayan süreçler olarak devam eder bu hadise. Kul görene, anlayana ya da ölene kadar. Allah uyananlardan etsin cümlemizi.

 

Bir gayret, bir farkediş, Hakk'a bir adım ne kapılar açar oysa. "Bana bir adım gelene, ben on adım gelirim" vaadi bu hâl içindir. Kainâtı emrine verir Rabbim. Fırsatlar, vesileler, gül yürekli aynalar gönderir kuluna. Kendini bilsin Rabbini bilsin diye. Kulun kalbi imanın aydınlığı ile parlasın diye. Ve aradan tüm perdeleri kaldırıp vuslâtı yaşarken yaşasın diye. Vuslât ölümle olan bir durum değildir. Yaşarken varılması gereken bir hedeftir.

 

Ve yaşanılan her şeyin tek sebebi bu an içindir. Vesselâm…


» YAZARIN DİĞER YAZILARI


BU YAZIYLA İLGİLİ YORUM YAZIN