RÖPORTAJLAR |
EKSİK MIRILDANIŞLAR
SALİH BUCAK
…
…
Ben “kanatlı sevinçler”in yüküyüm,
Rüzgârımın ne unutkan teni var,
Göçtüğüm dünyamda şimdi öyküyüm,
Ben onu ararım, o beni arar.
…
Katları katlanmış, göklerin bende,
Gayretsiz gözlerim aklıma tuzak.
Ne vardır şekilde, saran renklerde…
Gözüme bir oyun yakın ve uzak.
…
Yokmuş, var olmuş, sırlarla yoğrulmuş,
Tüm gördüğümün tek madeni: Hayret.
Ümidim ölümsüz çarkını kurmuş,
Nerde başlar bende kaynayan kuvvet.
…
Bir şeyler örüyor günümden, rüyam,
Mazimden süzülmüş şimdiki halim.
Ne seveceğim büyüyecek dünyam,
Her şeyin yuvası olamaz kalbim.
…
Gün, güller gibi açar, ama akşam,
Söylüyor açanların solduğunu.
Söylüyor ufukta akşamı duysam,
Ömrümün bir gündüzcük olduğunu.
…
Bendedir gülü yok dikenli eller,
Acizlik timsali naziktir tenim,
Yağmurlar rahmetten yağmurdan seller.
Bense topraktanım, topraktan evim.
…
Beni mekan böler, zaman eliyor,
Varlık mı? tutuşmuş ıssız bir ada,
Aynalarda varlık “hadi gel” diyor,
Bir gölün başında gülüyor ya da.
…
Ne bir fikrim imrenir sarhoşluğa,
Ne kalbim durulur, gel-git odağı,
Rab ne sağlam ayet örmüş boşluğa,
Şükür… Tuttu beni örümcek ağı.
…
Kafdağı’ndan sökün “zamansız atlar”,
Tufan günü rüzgârlarla öpüşmüş,
Yüzbin yılı birden atlamış atlar,
İnsanın payına beklemek düşmüş.
..
Bekledim bir zaman gökler katından,
Neler olacaksa olsun bir anda.
El aldım hakikat tarikatından,
Olacaklar olmuş o sütlimanda.