Annem,küçükken canım sıkıldı dediğim vakit:
"Canın sıkıldıysa Bedesten'e git." derdi.
Bedesten neresi, nasıl bir yer diye cevabımı ararken can sıkıntısını unuturdum.
Gelinen noktada "Bedesten" bilinçaltıma öyle tesir etmiş ki; bugün en sevdiğim mekânların başında Kapalı Çarşı, Nuriosmaniye, Mısır Çarşısı, Arasta Pazar gelir.
Şimdi anlıyorum ki Bedesten'e gidince canımın sıkılma ihtimali olmazmış…
Bir çok uzman çocuklarda can sıkıntısının faydalı olduğunu kendisini geliştirmek, yeni bir şeyler icat etmek için bir imkân olduğunu belirtiyor.
Çocuk sıkılınca; çizgi film, telefon, internet oyunu, bir elektronik cihaz başına oturtmak ya da elektrik akımı, toz ile yüklü alışveriş merkezlerine çok küçük yaşlardan itibaren alıştırmak sağlıklı görünmüyor. Sıkıntısı ile başa çıkmayı öğrenmesi, kendini meşgul etmesi, sağlıklı bir ruh halinin oluşmasında önemli bir etkiye sahip.
Ve çocukluk hatıralarımızın olmazsa olmazı ev oyunlarıdır. Kaç yaşına gelirsek gelelim aile bireylerimizle bir araya gelince halen keyifle oynadığımız ev oyunları…
"İsim, şehir, hayvan, bitki", kulaktan kulağa kelime, tekerleme oyunları, sessiz sinema…
"Evet-hayır" oyunu ile, hızlı düşünme ve dikkatli olma yönümüz gelişirken, hayvan tutmaca ile hayvanları tanımayı öğrendik.
Hiçbir materyal istemeden, sadece beden ve ruhunu birleştirip, kendini ifade etmek, iletişim yönünün gelişmesi gibi bir çok faydanın yanı sıra aile bireylerinin kaynaşmasında, geleceğe anlamlı, mutlu hatıralar bırakmasında önemli bir yere sahip.
Büyük küçük herkesin canının sıkıldığı şu günlerde; bildiğimiz ev oyunlarını çocuklarımıza aktarmak, paylaşmak, bizi çocukluk hatıralarımıza götürürken çocuklarımıza da anlamlı hatıralar biriktirmek fırsatı olur…
O halde çocuklarımızın çocuk olma haklarını ellerinden almayalım ne dersiniz?
"Çocukluğu olmayanın, gençliği olmaz"
-Nurullah Ataç
Şu günlerde en çok pozitif düşüncelere ihtiyaç varken ruhumuza ek gıda takviyesi olan yazılarınızı bizden esirgemeyin lütfen .. okurken sanki çocukluğuma döndüm kaleminize sağlık 🙂