Eskiden sadece öğretmenlerin üç ay yaz tatili vardı. Herkes için de öğretmenlik imtiyazlı bir meslek olarak algılanırdı. Oysaki öğretmenlik üretmekle genişleyen bir meslektir ve hep bir eğitime hazırlık telaşı vardır.
Zamanla memurlara senede bir ay izin, işçilere belirli çalışma saatleri düşünüldü. Adli tatil başladı. Esnaf ve ticaret adamları için öğle, akşam tatilleri, derken boş zamanlar çoğaldı. Pandemi ile birlikte de çok farklı bir boyuta gelindi. Boş zamanlarımız arttı. Zaman bize her zamankinden çok yetmez oldu.
Kendi günlük yaşamımız içinde boş vaktin ya da serbest zamanın kullanımı, kültür ile birlikte düşünüldüğü zaman büyük bir önem arz eder. Boş zaman kelime itibariyle “boş” içermesinden ötürü bizlere negatif/olumsuz bir önyargı oluşturuyor. “Bunlar boş işler” gibi yapılan iş amaçsız görüldüğü için olumsuz bir anlam yüklenir. Ya da gevşek bir ifade ile neredeyse deyim yerini alan “Boş ver, boş koy” sıkça duyduğumuz tavsiyeler arasında.
İnsan “boş işler” olarak nitelendirdiği zamanın farkına varıp, onu yeniden organize edebilirse, başarıya ulaşma yolundaki engeller aşılacak, kaliteli zaman geçirmenin önü açılacak, belki de en önemli faydası manevi boşluk, ruhsal sıkıntılara şifa olacaktır.
Bu noktada zamanın önemi ön plana çıkar. İnsan daha fazla paraya, güce, arkadaşa sahip olabilir. İsteklerine ulaşmak için bankadan kredi çekebilir lakin daha fazla zamana sahip olamaz. Kaybettiği parayı geri kazanabilir, zamanı geri getiremez. Zamanı harcamak olarak nitelendirmek de son derece yanlış bir yaklaşımdır.
İnsanlık tarihinde herkese 24 saat verilmiştir. Peygamberler, İbn Haldun, İmam Gazali, Platon, Albert Einstein, Mimar Sinan… Tek bir insanın tarihte 25 saati olmadı. Hemen “Şartlar” fısıltısı kulağıma geliyor. Şartlar, negatif algıları pozitife dönüştürmek en büyük değişimdir. Andy Warhel ‘ın “Zamanın her şeyi değiştirdiğini söylüyorlar ama aslında değişim için gidip sen değişmelisin.” Sözü aktif bireye vurgu yapar.
Boş zaman algımızı “boş” tan çıkarıp bir yelkenli ile denizlere açılmak gibi düşünmek gerekir.
Türk Dil Kurumu tanımında boşun tüm anlamları olumsuzdur:
“Serbest” dilimize Farsçadan geçmiştir. İlk olarak da Fatih Sultan Mehmed Han kullanmıştır.
“Çavuş ve kâtib timarı beğler zencirinden serbesttir.” (Fatih Sultan Mehmed Kanunname-i Al-i Osman) yani kanunlar çerçevesinde serbesttir.
Türk Dil Kurumu tanımında serbest :
Bu tanımları da dikkate alınca bir mülakat ya da anket yapacak olsak:
Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz? Boş zamanım yok.
Serbest zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz? Cevaplar çeşitlenecektir muhtemelen…
Boş zaman, serbest zaman hangi kavram açısından bakarsak bakalım, zannediyorum yalnızca bizim memleketimizde iş saatlerinde sinemalar, stadyumlar, park, bahçeler doludur. Eğlencelerde zevksizlik, tatsızlık, hay huy içinde boş avare geçen zamanın meyvelerinin tadı nasıl olur?
Bütün boş vakitlerimizin harcandığı bir yer de Avrupa’da şöhret olmuş Türk Kahvesi’dir. Bugün kahve tavla, iskambil, okey taşlarının gürültülerinden, siyasi tartışmalardan oturulmaz halde. O eski kıraathanelerimizin, kahvehanelerimizin sadece kartpostallarda resimleri kalmıştır.
Toplum nereye gidiyor diye ah vah ederken, zamanın yoksunluğundan, yorgunluktan şikâyet ederken bir saniyemizi bile nerelerde harcadığımızı, zamanı nasıl organize ettiğimizi gözden geçirmeliyiz.
Ezcümle, eğlenmek, boş vakit değerlendirmek bir anlayış, bir kültür meselesidir.