Arkadaşlarımızın, dostlarımızın, sevdiklerimizin yuvalarından giden maddi manevi kayıplar bizleri de eksiltir. Tıpkı toprağın erozyona maruz kalması gibi insan da yavaş yavaş her kayıpla biraz daha eksilir.
Her kırgınlık, ayrılık, ölüm beni eksiltir. Çünkü insanım; hayatımda kıymet verdiğim insanlarla varım. Bir takvim yılını bitirirken ilişkilerimin bilançosunu çıkarırım. İnsanlıktan sınıfta kaldığım noktalarım, bana karşı insanlıkta sınıfta kalanlar. Aldığım kararlar, kararlarımda etkili olan insanlar. Ve her yeni yılda kazandığım güzel insanlar, kaybettiklerim, beni eksiltenler, değerime değer katanlar…
Enerjinizi alan insanları hayatınızdan çıkarın diyen bir düşünce var. Yorgunluklar, insanların verdiği zararlar, kullanılmak olgusundan sıyrılmak için ister istemez insanları elekten geçirdiğimiz oluyor. Buradaki ince çizgimiz insan harcamak ile elemek arasındaki o pamuk ipliğine bağlı hassasiyeti gözetebilmek. Ve bir insanın hayatında varmış gibi görünüp, dünyalık hallerimizin geçici düzene girmesi için ümit vermek, akabinde hayal kırıklığı yaşatmak, kul hakkının en büyüklerindendir.
Hanelerimizde, coğrafyamızda, dünyada yaşanan türlü türlü sıkıntılar ile takvim yapraklarını tükettik. Birilerinin acılarını görmezden geldik. Hep bana hak bana dedik. Kimilerine oh dedik, kimilerine bakar kör olduk. Hızla dönen dünyada tüketim canavarı bizi de taktı koluna, evimiz, arabamız hep küçük, eşyalarımız eski, gardırobumuz yenilenmeyi bekledi. Tatil yaptık gezmelere doymadık. Sayemizde alışveriş merkezleri doldu taştı. Bizim bir şeyimiz eksik olunca haksızlık dedik, kıyamet koptu. Başkalarının eksiklikleri tenkide açık oldu. İmtihan dünyası, sabret, dua et diye akıllar verdik. Akıllarımızı kiraya verdik çok kere, okumaya, araştırmaya, öğrenmeye ihtiyaç duymadık. Popüler mekânlarda bizi bekleyen popüler arkadaşlarla sosyal medyada yeme, içme, gezme yarışına girdik. Ayıplar meziyet oldu, hoşgörülü olmak değil hep haklı olmak düstur… Dinlemekten çok konuşmayı seçtik. Anlamaktan çok anlaşılmak istedik. Yorduk, yorduğumuzu da bilmedik…
Kültür, sanat, edebiyat mahfillerini doldurup taşırdık. Dışarda olduk sevgi pıtırcığı, evde bizden bir çift güzel söz, ilgi bekleyen ailelerimizi ihmal ettik. Çevremizdeki insanların gözlerinin ta içine bakıp da sıcacık nasılsın demekte aciz kaldık. Hep bir yerlere koşup, kafamız başka yerde iken ağzımızdan zaruri nezaket sözcükleri ile geçiştirdik gitti. Kalplere dokunmayı bilemedik çok kere, sonra nerede insanlar diye insan arar olduk.
İstanbul’a dair şiirler okuduk, hatıralar dinledik. Boğaz’da martıları izlemeyi, Kız Kulesi’ni seyre dalmayı unuttuk. Bir ağaca sımsıkı sarılıp, ayaklarımızı toprağa basıp doğanın varlığını hissetmeyi bilemedik. Bir çocuğun sıcacık gözlerinin içinde dünyaya dair ümide yolculuk etmeyi beceremedik.
Yeni takvimler masalarda, mekânlarda yerlerini aldı. Geriye dönük yılın değerlendirmesini yapınca kim ne kadar eksildi, kim çoğaldı bilmek mümkün değil. İhtiyaçlar, beklentiler bitmedi, gelecek yılda bitmeyecek. Lâkin bu dünyalık telaşlar, başarılar, varlık, yokluk, tüm zıtlıkları içinde barındıran hayat, bir çift güzel söz, bir sıcak bakış, dostluk, arkadaşlık, akrabalık, insanlık ile çekilir hale geliyor.
Hediyem olan insanlar hayatımda iyi ki varsınız ve iyi ki aynı gökyüzünün altında yaşıyoruz. Bu yıl yine ilk saleplerimizi içip, martılara simit atacağız, bir şiirin üzerinde saatlerce konuşup, bir şarkıda duygulanacağız, birbirimizin derdi ile dertlenip beraber ağlarken, başarılarımızla gurur duyup birbirimizi şımartacağız.
Kalplerimiz bir olsa da aramızda mesafeler olan güzel dostlarım, hayatın melodisi gün gelir bizleri rûberû buluşturur. Aynı şehirde yaşama imkânı olmaz belki ama arada küçük konserler de yeter bize…
Hepimiz için başta sağlıklı, sevgi dolu, hayırlı, bereketli bir yıl olsun. İlkemiz en başta haddimizi bilmek olsun. İnsanlara karşı anlayış, hoşgörü, vefayı eksik etmezken, kıymet bilenlerden olalım. Kadim dostlukları yaşatalım.
Halil Cibran der ki: ‘’ Kapalı her kapının ardında yedi mühürlü bir sır vardır.’’ Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı dünyada, birbirimizin kalplerine dokunmayı deneyelim ne olur…
Yitmeden, yitirmeden, çok geç olmadan…
Özgün ve sadesin…gerçeklere dokunman keyif veriyor.Ama kitap için biraz daha beklemelisin.