Bu aralar herkes bir şeylerden memnuniyetsizliğini dile getiriyor. Kime dokunsan bin ah işitir haldeyiz. Kimi işinden, kimi aşından, yoldaşından, hayatından bir şekilde memnuniyetsiz. Herkes bir şeylerden ah edip şikâyet ediyor. Bir araya gelindiğinde hayatın müşküliyetinden, dünyanın geldiği ahvalden, çok çeşitli konulardan dert yanılıyor, uzun uzun hoşnutsuzluklar dillendiriliyor.
Hepimizin kaçıp gitmek istediği bir yerler var. Dertlerimize deva olacağını sandığımız bir yer. Bizi zora sokan, darda bırakan her şeyi burada bırakıp, kaçıp gitmek istediğimiz bir yer. Artık yüzleşmekten yorulduğumuz, tüm yüklerimizi bırakıp gidebileceğimiz o yer. Yorgunluklarımızı, yapmak zorunda bırakıldıklarımızı sırtımızdan sıyırıp atıp, kendimizi emniyette hissedeceğimiz o güzel kuytu. Yıllardır yüz yüze bırakıldığımız o mecburiyetlerden beri olduğumuz o güzide mekân. Türlü sıkıntılardan uzak, şehrin keşmekeşinden sıyrılmış, yeni bir dünyanın kapılarını aralamış gibi adeta bir korunak.
Kimi artık tüm yorgunluğunu kırsalın yeşilinde bulacağı inancı ile bir kaç küçük hayvana kucak açıp kendini doğal hayatın müşfik kanatlarına bırakma hayalinde. Kimi iş yoğunluğundan ve zorlu insanlar arası ilişkilerin vermiş olduğu kronik yorgunluğuna çare arayışında, gitmekle. Kimi zamanında baba ocağını, doğduğu evi, mahalleyi, eşi, dostu bırakıp; gurbet elde ekmek parası arayışı ile düştüğü yollardan, yeniden toprağına, suyuna hasret, memleket yollarına dönme düşü kurmakta. Kimi gidip yeni bir oluşum ile kârlı bir hayal ile doğala dönüş yolculuğunu bir çiftlikle, yüksek kazançla, organik kârlar (!) ile elde etme hayali peşinde.
Herkesin kaçmak istediği dertler, sıkıntılar, kederler, yorgunluk ve yılgınlıklar farklı elbette. Fakat gitmek istenilen yer, hep aynı kutsal liman, aynı kurtuluşa kavuşulacak o müstesna yer. O tılsımlı, bizi ömrümüzün sonuna dek iyileştirecek o yer. Acılarımızdan, kızgınlıklarımızdan, bıkkınlıklarımızdan kaçarcasına uzaklaşabileceğimiz o namütenahi mekân sahiden var mı? O tılsımlı yer, sihirli bir değnek gibi bize dokunup, bizi iyileştirecek öyle bir cennet köşesi var mıdır gerçekten? Tüm sıkıntılarımız, hasretlerimiz ve özlemlerimizden azade olduğumuz kalbimizin bir köşesinde kurduğumuz, kimselerin bilmediği o huzur köşemiz.
Ne gittiğimizde her şeyi unutabileceğimiz kadar cennetten bir köşe var aslında hayalini kurduğumuz. Ne omzumuzdaki yüklerimizden kurtulabileceğimiz bir mucize. Cennetten bir köşeyi bulup yerleşsek dahi omzumuzdaki yüklerimizden kurtulabilmek ne mümkün. Değil mi ki nereye gidersek gidelim kendimizi de beraberimizde götüreceğiz.
İnsan kendinden ne denli kaçabilir? Ne kadar uzaklaşabilir? Kaçmak istediklerimiz ile yaşamayı öğrenmek asıl sınavımız. İçerisinde ufalıp kaybolmadan, un ufak olmadan, filizlenebileceğimiz bir hayattır bizden beklenen. Kalbimizin pusulasının bizi götürdüğü; dostlarımızı incitmediğimiz, kimseden incinmediğimiz, güzelliklerle haşır neşir olduğumuz yer o meşhur yer değil midir?
Başımız her sıkıştığında, her darda kaldığımızda gitmenin hayalini kurmak da bir savunma mekanizması olmalı aklın. Aklın savunma mekanizmalarına ve manevralarına, ruhun kaçış planlarına karşı, aslında şifanın hemen içerimizde olduğu hatırlanmalı yeniden.
Ne gidip kaçabileceğimiz bir yer, ne mucizeler bekleyebileceğimiz bir kurtarıcının olmadığını bilmek, sadece kendi kalbimizin kuytularında bulunan şifayı bulup çıkarmak mühim olan bizim için.
Yörüngesinden ayrılmadığımızda bulacağımız yegâne mutluluktur onun huzuru. Yalancı sevgilerden ve mutluluklardan azade, aşkın bir varlıktır sığınacağımız tek köşe. Uzaklarda aradığımız fakat hemen içerimizde, işte şuramızda, yüreğimizde olan o mucize bizi yeniden biz yapacak olan.
Ondan gayrı yollarda, ondan gayrı mecralarda, arayışlarımızda hep eli boş döndüğümüz kalp ve hayal kırıklıkları ile biçare gönlümüzün yokuşlarda yorulduğu o çıkmaz sokaklardır dönüp durduğumuz eli boş her seferinde…
Şimdi yeniden yola çıkmak lazım gelir. Yeniden bulmak kendimizi, kaybolduğumuz sokaklarda. Fani olanda kaybolmadan, kaybetmeden kendimizi olmadık çarelerde. İstikamet tutmaktır; yolun en güzelinde. Çıkılan en güzel yolculuk insanın kalbine, kendine yaptığı yolculuktur; özüne olan yürüyüşüdür muhakkak. Kalbin sahibi odur ki; o kimseyi yarı yolda koymayandır. O halde bırakıp gideceğimiz yer ne güzeldir. Yolumuz açık olsun.