Günler, haftalar, aylar, yıllar süratle birbirini kovalıyor. Zamanın hızı insanoğlunun aciz kaldığı hususların başında geliyor. Zamanın içinde yok olmak, ya da zamanın dışında dünyadan bir haber kalmak… Bilgi çağında yaşadığının farkındalığı ile dünyanın hızını takip edecek zekâ, ufukla, bilgi, sanat, kültüre verdiği önemle göz doldurdu, girdiği ortamda gençleri tesiri altında bıraktı. Sıra dışı nezaket, letafet, liyakati, inancından taviz vermeyen duruşu ile her daim örnek oldu. Kibir ile vakarlı duruş arasındaki farkı karşısındakine hissettiren bir İstanbul beyefendisi, fikir hayatımızın müstesna şahsiyeti dünyaya gül kokulu bir iz bırakarak Hakk’a yürüdü.
30 Kasım 2017 tarihinde Bâbıâli Enderun Sohbetlerinin ilk konuğu oldu. Aynı zamanda sohbetlerin isim babası olup, duası, kıymetli tavsiyeleri ile sohbetleri başlattı, o tılsım, bereket ile de sohbetler devam etmektedir. Medeniyetin yazı üzerine kurulduğuna önemle dikkat çekerken, bana da ‘’Yaptığınız iş çok hayırlı ve güzel, bu sohbetlerin notlarını mutlaka tut, kayıt altına al.’’ Diye tavsiyelerde bulunmuştu. Misafirlere, sohbete başlamadan evvel yanınızda defteriniz var mı diye sormuştu ve iyi bir dolma kalem, güzel bir defter edinmelerinin önemini izah etmişti. Vitrini bekleyen dolmakalemimi o günden sonra kullanmaya başladım.
Sözlerine ‘’Medeniyet yazı üzerine kurulmuştur. Osmanlı’da rika dersleri verilirdi. Eski yazı 1928’de bırakıldı.’’ Diye başlayan Eygi; Türkiye gündeminin birinci maddesinin eğitim olması gerektiğini vurgulayarak bizlere küçük bir dünya gezisi yaptırmıştı.
İngiltere Eton Koleji, Almanların tepelerine bomba indiği dönemde bile eğitime aralıksız devam ettikleri, Japon eğitim modeli üzerine bilgiler paylaşırken; Türkiye’nin Norveç, Singapur, Japonya, Tayvan, Danimarka, İsveç, İsviçre, Almanya gibi gelişmiş ülkelerden alması gereken noktalar üzerinde durmuştu.
Aydın olmanın şartlarını anlatırken, Avrupa’nın Shakespeare’ı varsa Türkiye’nin Fuzûlî’si var diyerek, Fuzuli Kasidesi okumanın önemine dikkat çekmişti. Kompozisyon yazmanın önemi, okullarda Mantık derslerinin müfredata dâhil edilmesinin gerekliliklerini açıklamıştı. Bir iki saate kocaman bir dünyanın ufkunu sığdırmasının yanı sıra, toplumumuzun yoksun olduğu âdâb-ı muaşeret kurallarına da dokunmuştu. ‘’Talebeler birbirine, öğretmen öğrenciye, herkes birbirine sen değil siz diye hitap etmeli.’’ Diyen Eygi, yaşamı boyunca mütalaa ettiği kitaplar, mülâki olduğu üstad ve hocalarından öğrendiği nasihatleri 88 madde olarak, kurucusu olduğu Bedir Yayınevi’nden basılan broşürü hediye olarak takdim etmişti.
Efendimiz Hadis-i Şerifleri'nde, ‘’Ölüm bir köprüdür, dostu dosta kavuşturur.’’ Buyuruyorlar. Yaşamı boyunca tahsil ettiği ilim ile amel etmeyi, bildiklerini cömertçe paylaşmayı ilke edinen, ilim sahibi olduğu gibi irfan sahibi olan bir müstesna insan dostuna kavuştu.
Bir insan kime göre iyidir, kime göre kötüdür her daim öznelliğe mahkûmdur. Değişmez gerçek geride bıraktığınız eserler, karşınızdaki insana kendisini nasıl hissettirdiğinizdir. Karşısındaki ile etkili iletişim kuran, kendisini her daim iyi hissettiren; kıymetli Mehmed Şevket Eygi’nin vasiyeti de asalet, zarafet, merhametinin bir yansıması:
‘’Vefatımda kedim sağ olursa, dostlarımdan biri ona sahip çıksın, evine götürsün, ölünceye kadar baksın. Öldüğünde cesedini beyaz bir beze sarıp temiz bir yere gömsün. Mütevazı bir hayvandır. Az yer, çok sevgi ister. Gördüğü sevginin on katını verir. Bakan sevap kazanır. Bu iyiliği yapacak olana şimdiden dua ediyorum, teşekkür ediyorum.‘’