• İdeali Olan İnsanlar İddialı Olmalıdır
    İdeali Olan İnsanlar İddialı Olmalıdır
  • Aydil Erol: “Dostların Hasını Gördüm”
    Aydil Erol: “Dostların Hasını Gördüm”
  • İstanbul’un En Büyük Kütüphanesi Rami’de Açılıyor
    İstanbul’un En Büyük Kütüphanesi Rami’de Açılıyor
  • Nâzım Tektaş ile Mülakat
    Nâzım Tektaş ile Mülakat
  • Muaz Ergü’nün Mehmet Nuri Yardım ile Mülakatı
    Muaz Ergü’nün Mehmet Nuri Yardım ile Mülakatı
  • Ahmet Efe: “Sanatta Asıl olan İnançtır”
    Ahmet Efe: “Sanatta Asıl olan İnançtır”
  • Hüseyin Kutlu: “Yazı Sanatımıza Ciddi Bir Alaka Var”
    Hüseyin Kutlu: “Yazı Sanatımıza Ciddi Bir Alaka Var”
  • İttihadı İslam, Meşveretle Olacaktır
    İttihadı İslam, Meşveretle Olacaktır
  • İhsan Kurt ile Mülakat  
    İhsan Kurt ile Mülakat  
  • Muzaffer Deligöz ile Mülakat (1)
    Muzaffer Deligöz ile Mülakat (1)

YAZARLARIMIZ

Mehmet Nuri Yardım
Mehmet Nuri Yardım
Eklenme Tarihi: 5 Temmuz 2020, Pazar 10:15 - Son Güncelleme: 5 Temmuz 2020 Pazar, 15:38
Font1 Font2 Font3 Font4
Ayhan Güldaş Hoca ve Sohbetleri

 

Dr. Ayhan Güldaş günümüzün değerli Türkologu ve yazarıdır. Oyun yazarı, eğitimci, hikâyeci ve değerli bir araştırmacıdır. 1943 yılında Gaziantep Nizip’te doğdu. Tam adı Ayhan İsmail Güldaş’dır. İlköğrenimini Nizip’te tamamladı. İstanbul Atatürk Erkek Lisesi (1964), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü (1969) mezunudur. Eski Türk Edebiyatı dalında 15. Asır yazma eserlerinden Halilnâme’nin edisyon kritiği ve ayrıntılı incelemesini hazırlayarak edebiyat doktoru unvanını aldı (1986). Çan (1971-75) ve İstanbul’daki (1976-80) çeşitli liselerde edebiyat öğretmenliği yaptı. Mesnevilerde Din Duygusu başlıklı ilk yazısı 1977’de Türk Edebiyatı dergisinde, diğer yazıları Kök (1981-82), Millî Kültür (1982-83), Mızrap (1987), Kubbealtı Akademi Mecmuası (1990), Türk Dünyası Araştırmaları (1991) dergilerinde yer aldı. Oyunları MEB ve Kültür bakanlıklarınca yayımlandı. 1993’te Her Şey Sevgiyle adlı hikâye kitabıyla MEB’in açtığı yarışmada mansiyon kazandı.

 

Yazarın yayınlanmış oyunları Bizimkiler (1973), Küçükler ve Büyükler (1976), Destan Yaratan Kahramanlar (1976) vardır. Hikâye kitabı ise 1995 yılında Her Şey Sevgiyle adıyla basıldı. İnceleme kitabı Halilname 1996’da kültür hayatına kazandırıldı. Uzun yıllar üzerinde çalışıp Doğu’nun Yıldızı Ali Şir Nevaî adıyla yayımladığı eser, yazarın ilk romanıdır. Emeklilik süresi içerisinde edebiyatla ilgili çalışmalarına devam eden yazar, evli olup saz sanatçısı iki evladı vardır.

 

Ayhan Hoca ile Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’nda çalışırken tanışmıştım. Yazıişleri Müdürü olduğum Kubbealtı Akademi Mecmuası’na çok değerli makaleler yazardı. Bu yazılar daha ziyade rahmetli mütefekkir yazar Sâmiha Ayverdi’nin eserleri hakkında olurdu. Köprülü Medresesi’ne her gelişte hem Hocanın yazısını alıyor hem de kendisiyle çay eşliğinde doyasıya sohbet ediyordum. Bu konuşmalardan pek çok istifade ettiğimi hemen söylemeliyim. Ayhan Hoca ile bu dostluğumuz, düzenlediğim Bâbıâli Sohbetleri’ne sık sık iştirak etmesiyle daha da güçlendi.

 

 Ayhan Güldaş Hocamızın Buyrun Sohbete adıyla Akıl Fikir Yayınları arasında iki sene önce günışığına çıkan eserini esastan okumak şimdi nasip oldu. Eh bu ayıp bana yeter de artar bile. Benim gibi bir ‘zaman fakiri’nin hâl-i pürmelâli… Eserin altbaşlığı “Manevi Değerlerimiz Üzerine Konuşmalar” adını taşıyor.

 

Ayhan Bey son yıllarda edebiyat, sanat, kültür ve medeniyet sohbetlerinin sıkı müdavimlerinden biri oldu. Vakur ve sessiz duruşuyla insanda hürmet hissi uyandıran müstesna bir hoca. Adını andığım Buyrun Sohbete kitabını lütfedip bana verince “Bu kitap büyük ölçüde düzenlediğiniz ‘Bâbıâli Sohbetleri’nden ilham alınarak kaleme alındı.’ demişti. Buna çok sevinmiştim. Şükürler olsun, demek verilen emekler boşa gitmiyor. Çünkü hakikaten bu toplantılar için çok emek harcanıyordu. Sohbetlerin düzenli takipçilerinden Ayhan Hoca, sessiz, sakin bir şekilde konuşmaları dinliyor, zaman zaman da kıymetli fikirleriyle mevzuya katkıda bulunuyor veya hatiplere ufuk açıcı sorular yöneltiyordu.

 

Buyrun Sohbete bir roman tarzında kaleme alınmış. Ama çok değişik bir roman… Belki de kendi tarzının ilki. Eserin başkişisi Kemâl Bey, kanaat-i âcizaneme göre yazarın tâ kendisidir. İnsanları buluşturan, bir araya getiren ve istifadeli fikirlerin serdedildiği meclislerin tertip edilmesine vesile olan bir öncü. İstanbul’un farklı semtlerinde düzenlenen kültür toplantılarından bahsedilerek söze başlanırken ilerleyen sayfalarda bu irfan meclislerinin tarihine de uzanılıyor ve meşhur Sultan Baykara Meclisleri’ne kadar gidiyoruz.

 

Tabii roman boyunca yapılan ilim ve fikir meclislerinde Kemal Bey ve diğer katkıda bulunan eğitimciler ve sanatkârlar (Oğuz Bey ve diğerleri) sayfalar arasında bir bakıma medeniyet rüzgârı estiriyorlar. Şiirler okunuyor, vecizeler naklediliyor, toplumun temel meselerine temas ediliyor. Osmanlı’da padişahların hususi sohbetçileri “musahiplere” geniş yer ayrılıyor. Eser bu diyaloglarla, tiyatro sahnesine de taşınabilir, bir film projesine de konu olabilir rahatlıkla.

 

Sayfaları çevirdikçe biz bir romandan ziyade âdeta Türk edebiyatı tarihinin içine düşmüş gibi kendimizi hissederiz. Divan şairlerinden halk ozanlarına, tasavvuf şairlerinden çağdaş edebiyatçılara kadar yüzlerce isim ve eserlerinden seçme metinlerle karşı karşıya geliyoruz. Bu yönüyle de bir antoloji diyebiliriz Buyrun Sohbete kitabına. Ama seçilen metinler genelde kısa. 256 sayfalık kitap, edebiyatımıza mühür vurmuş üdeba ve şuaramızın neredeyse geçit resmi hâlinde… Şair Nev’î’nin yâd edildiği sayfada onun beytinin hemen altında Faik Ali Ozansoy’un şiiri sizi sarıp sarmalıyor: “Yıldızlı semâlardaki haşmet ne güzel şey/ Mehtâba dalıp yâr ile sohbet ne güzel şey”. Tabii musiki deryasına da yansıyan güfteleri okuyunca Ayhan Hocanın Türk musikisine olan büyük alakasını, derin aşkını ve âşinalığını da hemencecik hissediyorsunuz. Muhterem Saadet Güldaş Hanımefendi gibi bir müzik otoritesinin eşi olan Ayhan Hoca, ses ve ahenk dünyamıza iki evlat kazandırmış bir sanatkâr babadır aynı zamanda. Yani Güldaşlar, ailece sanat dünyasını şen şatır ediyorlar. Cenab-ı Allah dört sanatkârımızın da gönlünü şen eylesin.

 

“GÖNÜL NE KAHVE İSTER”

 

Ayhan Hoca’nın eseri hakikaten su gibi akıp gidiyor. Ben satır satır okudum ve çok notlar aldım, renkli kalemlerle kitaba derkenarlar çıkardım. “Gönül ne kahve ister ne kahvehane/ Gönül sohbet ister kahve bahane” beytinin baş tarafı süslediği kitabın neredeyse her sayfasında nesir kadar nazım da var. Beyitler, rubailer, şiirler akın akın sayfalara geliyor, kendilerini size okutuyorlar. Tabii ki ‘sohbet meclisi’nde yapılan konuşmalara uygun şekilde… Aslında bu yönüyle de Buyrun Sohbete bir sohbet, hikmet, edeb ve muhabbet kitabı…

 

Ayhan Hocanın kitabı keyifle okunacak, eğlenerek mütalaa edilecek bir kaynak. Çok istifadeli! Açıkçası kitabı baştan sona okuduktan sonra yazarımızın müktesebatına hayran kaldım. Ve toplumun bu hocamızdan niçin daha çok istifade etmediğini düşünüp durdum. Ayhan Hoca rahatlıkla bir üniversitede ders verebilir. Lisans öğrencilerine hatta doktora talebelerine ders verebilir. Zaten eskiden beri onda müşterek hocamız Prof. Dr. Ömer Faruk Akün’ün edasını ve yaşayan Türkolog hocamız Prof. Dr. Birol Emil’in sedasını bulurum.

 

Ben şahsen eserden çok çok istifade ettim. Bilmediklerimi bildim, duymadıklarımı duydum, habersiz olduklarımı öğrendim. Meselâ bir örnek vereyim. 1980’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tahsile başlarken merhum efsanevî hocamız Mehmed Çavuşoğlu dersimize girmişti. Malum olduğu üzere, metin şerhi hocamızdı. Ali Nihad Tarlan merhumun mümtaz talebesi. Çavuşoğlu, daha ilk derste bir gazeli şerh ederken bir arkadaşımız hemen parmağını kaldırdı. Herhâlde bir soru sormak istemişti. Mehmed Çavuşoğlu Hoca rüzgâr gibi eserken, anlattıklarıyla nehir gibi akarken bir anda durdu. Birçok şairin beyti, mısraı ezberinde ya. O anda arkadaşımıza şöyle dedi: “Atılma dur, suhan-i ehl-i hâli anlamadan / Cevâba etme tasaddi suâli anlamadan” Tabii arkadaşımız bu gereksiz tezcanlılığının cezasını bir şiir tokadıyla anında görmüş, süklüm büklüm yerine oturmuştu. Bu beyti o anda ezberleyivermiştim, birçok yerde de naklediyordum. Ama şairini bilmiyordum. İşte Ayhan Hocanın bu eserinden, zikrettiğim beytin  şairini de öğrendim. Meğer bu muhteşem mısralar, Muallim Nâci’ye ait imiş. Bunun gibi daha pek çok şeyler öğrendim.

 

Kitap tanıtımları kısa olmalı değil mi? Ben de keseceğim merak etmeyin. Edebiyata, kültüre, sanata ve medeniyete ilgi duyan herkese, bilhassa şiirseverlere Ayhan Güldaş Hocamızın Buyrun Sohbete kitabını hararetle tavsiye ediyorum. Kitabı okuduklarında abartmadığımı görecek ve belki de bana teşekkür edeceklerdir. Ola ki, beğenmezlerse benden hesap sorabilirler. Tabii korona dolayısıyla Bâbıâli’den elini ayağını çekmiş olan fakir-i pürtaksiri bulabilirlerse…

 

Ayhan Güldaş Hocam! Zât-ı âlinizi kutlamak ne haddime, ancak size teşekkür etmek istiyorum. Lütfen okuyucularınıza o ilim/irfan heybenizden inci mercan değerindeki yeni eserlerinizi de armağan edin olur mu? Büyük bir heyecanla bekliyoruz. Akıl Fikir Yayınları yöneticilerine de bu seçkin eseri edebiyat dünyamıza ve kültür âlemine kazandırdıkları için şükran borçluyuz. Yazımı yine kitaptan nakledeceğim Ziya Paşa’dan bir beyitle bitireyim: “İnsana sadakat yaraşır görse de ikrâh / Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah.”


» YAZARIN DİĞER YAZILARI


BU YAZIYLA İLGİLİ YORUM YAZIN