“Aslında insana verilen ömür güneşin altında bir buz gibi hızla erimektedir.” dedi yaşlı adam, kasap dükkanına girerken. Oluşan kuyruğu görünce beklemek için sandalyeye oturdu ve sanki kendi kendine konuşurcasına sözlerine devam etti:
Buz satan birisi pazarda şöyle bağırıyordu:
– Sermayesi eriyen bu şahsa merhamet edin!
Derin bir nefes alarak sözlerine devam etti yaşlı adam:
‘‘Ben bunları Fahreddin er-Razi’nin (Fahreddin er-Razi, Mefâtîhu’l-gayb, XXXII, 81) asır suresinin tefsirinde okumuştum. Pazarda buz satan bu adamın sözünü duyunca, işte bu söz, Asr suresinin manasını izah etmektedir." dedim.
"Aslında insana verilen ömür güneşin altında bir buz gibi hızla erimektedir. Eğer bunu ziyan eder veya yanlış yere harcarsa insanın hüsranına sebep olur.”
Sırada bekleyen genç bir delikanlı araya girdi:
“Bende İmam Şafii’nin Kur’ân-ı Kerim’de başka hiçbir sure nâzil olmasaydı, şu pek kısa olan Asr suresi bile, insanların dünya ve âhiret saadetlerini te’mine yeterdi. Bu sure, Kur’ân-ı Kerîm’in bütün ilimlerini içine alır. Cümlelerini bir kitaptan okumuştum.” dedi.
-"Doğru söylersin." diyerek başıyla da onayladı yaşlı adam.
Genç heyecanlı bir şekilde sözlerine devam etti:
"Resûlullah’ın Ashâbı’ndan iki kimse karşılaştıklarında, biri diğerine Asr suresini okumadan ayrılmazlarmış."
Hızını alamadı genç devamla:
"Okulda, edebiyat dersimizi işlerken, Mehmet Akif’in bu sureyi kısa ve müthiş özetlemesi beni hayran bırakmıştır."
Mehmed Âkif Ersoy bu sure ile ilgili duygularını şu mısralarla dile getirir:
Hâlikin nâ-mütenâhi adı var, en başı Hak /
Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak /
Hani, ashâb-ı kirâm, ayrılalım, derlerken /
Mutlaka “Sûre-i Vel’asrı” okurmuş, bu neden /
Çünkü meknûn o büyük sûrede esrâr-ı felâh /
Başta îmân-ı hakîkî geliyor, sonra salâh /
Sonra hak, sonra sebat. İşte kuzum insanlık /
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsrân artık.
Sırada bekleyen ellili yaşlardaki kumral saçlı kadın dayanamadı bu ayaküstü sohbete dahil oldu:
“Ah! Ah! Aslında Buz misali tükenen ömrümüzü heba olmaktan kurtaracak, bizleri hüsrana uğramaktan koruyacak olan reçeteyi de Rabbimiz bizlere sunuyor.
Eriyenin sadece buzlar değil, aynı zamanda ömrüm olduğunu fark ettim. Sıcak, adamın maddi sermayesi olan buzları eritip tükettiği gibi, zaman da asıl sermayemiz olan ömrümüzü tüketiyor. Saniye saniye, dakika dakika ömür buzumuz eriyor, hissedebiliyor musunuz? Adamın buzların erimesine olduğu kadar, ömürlerinin boşa tükenmesine karşı içi sızlanmayanlara yazıklar olsun…
Zaman insana verilen en önemli nimetlerden biridir. Su misali akıp giden zamanın farkına varamayan insan elbette ziyan içindedir. Ömrün ne için verildiği üzere kafa yormayan boş, gayesiz yaşayan insan eninde sonunda pişmanlık duyar ama son pişmanlık da fayda etmez. Zamanın kıymetini anlamayıp hem onu hem kendini ziyan eder neticede.”
Genç delikanlı Asr suresini okudu sonra:
"Rahman Rahim Allah’ın adıyla. Asra yemin olsun ki! İnsan mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.’’
Bu hoş sohbetin finalini biz yapalım. Allahu Teala insan ömrünün bittiği zamana ve bu süre içinde Allah’ın kudretini ve hikmetini bizlere anlatıp bunların önemine işaret eden ibretlere yemin ederek, dört güzel özelliğe sahip olan insanların dışındaki herkesin ziyanda ve hüsranda olduğunu anlatır. İnsanın sahip olarak feraha erebileceği bu özellikler; iman, iyi amel, hakkı tavsiye ve sabırdır. Bu özellikler dinin temelini anlatır.
İnsanın kendisine verilen zamanı ve imkanları değerlendirememesinin sahip olduğu en büyük eksiklik olduğu ve bunun için ziyan içinde olduğu açıklanmaktadır. Öyle ki bu eksiklik hesap günü geldiğinde geri dönüşü olmayan bir pişmanlığa sebep olacak ve insan nasıl bir hüsrana uğradığını o gün anlayacaktır. Kurtuluşa erebilmek için iman ile amelde gereklidir. Sadece iman etmek yetmez. İmanın yanında ibadetler ve iyi amellerde gereklidir. Hak olanı tavsiye etmek, iyiliği emretmek ve uygulamak, kötülükten sakınmak gerekir. Sabır ise insanın karşılaşacağı zorlukları aşabilmesi için gereken bir erdemdir.
Rabbimizin bizlere verdiği zamanı ve imkanları yerinde ve uygun bir şekilde kullanmalı ve kendimize güzel özellikler katabilmeliyiz. Aksi takdirde ziyandan kurtulamayız.