Anlatmak; su gibi, hava gibi, insanın temel yaşam kaynaklarının başında gelir. İnsan anlatandır. ‘’Ya ben öleyim mi söylemeyince’’ demiş Yunus Emre… Söylemeyince ölmek; söyleme ile yaşamak arasındaki güçlü köprü. İnsan anlatınca rahatlar, içine atınca boğulur. İnsan hayatı bir hikâyedir. Söz ve kelime onun uzuvları. Anlatan olduğu kadar dinleyendir insan. İyi bir dinleyici olmak da anlatmak kadar güçlü bir meziyettir.
Çocukluğumda, bilgisayar oyunları, internetten oyun satın alma gibi günümüzün amacını, sınırlarını aşmış teknoloji tuzakları yoktu. Lakin bir dönem telefonda masal dinleme hattı vardı. Ev telefonunu dört gözle takip eder, annem bir işle meşgul olup görüş alanının dışında olunca, koşarak telefon başına geçer bana göre birkaç dakikacık, gelen faturaya göre saatlerce telefonda masal dinlerdim. Bir süre bu tutku devam etti. Ta ki günlerden bir gün yüksek telefon faturası üzerine evde istişare kurulu kurulana dek. Ben elim kalbimde sus pus süt dökmüş kedi misali işin nereye varacağını izlerken, babam döküm alıp masal hattını çoktan tespit etmişti. Sözlü, uygun bir dilde uyarı alsam da yaramazlığım oldukça şirin ve faydalı görülmüş olacak ki kızgınlık, ceza boyutunda bir tepki almamıştım.
Çözüm olarak çocukluğumuzun biriciği Adile Naşit’in ‘Adile Teyze Kuzucuklarıyla’ masal kasetini almışlardı. Tatlı dilli Adile Teyze güzel masallar anlatır, arada da bize nasihatler eder, sonunda da ‘’Emi kuzucuklarım’’ diye bağlardı. Çevremizde gerek aile, gerek aile dostu büyüklerimizden, masal, hikâye anlatanlar hatırı sayılır şekilde bizleri tatlı dil ile beslediler. O günden bugüne bende bir şey değişmedi. Nerde ne şekilde bir güzel söz meclisi bulsam dinlemekten ve söz avcılığı yapmaktan kendimi alamam.
Anadolu’da, köylerde, kasabalarda, köy odalarında, evlerde toplanıp okunan, anlatılan halk hikâyelerinin, dini hikâyelerin, cenk hikâyelerinin ortak bir kimliği ve aidiyeti ördüğü kaçınılmaz bir gerçektir. Bugün kalemine hayran kaldığımız, söyleşisini dinlemeye doyamadığımız, birçok yazar/hatibin ruhunu oralardan yoğurup, anlatıların nesillere ne şekilde tesir ettiğine şahit oluyoruz.
Edebiyatın gücü ve kıymeti insanı merkez almasıdır. Edebiyat başlı başına anlatmaktır. Hikâye de ilk ve asıl olandır. İnsanın hayatının esasıdır. İnsan ve toplumun kurucu unsurudur. Bütün zamanlarda, yerlerde, toplumlarda hikâye vardır. Anlatı insanlık tarihinin kendisiyle başlar, hikâyeler bir çerçeve çizerek, ortam hazırlar ve zeminini inşa eder. İnsan bu zemin üzerine kimlik oluşturur, hikâyeler aracılığıyla aidiyete dâhil olur, bir deneyime ortak olup toplumsallaşır. Hikâyeler bizi biz yapar. Zevk verir, öğretir, yaşam bilgisidir.
Bugün teknoloji ile ağır darbe almış, yok olmaya yüz tutmuş değerlerimizi edebiyat ile iç içe yaşayarak kurtarmak mümkün. Edebiyat; duyuş, bakış, gönül, kalp, akıl işidir. İnsanı insana yakınlaştırır. Toplumun siyasal, ekonomik yapıları, kültür ve medeniyetine dair görünür toplumun ifadesidir. Toplumlar edebiyatla yücelir, uygarlaşır. Ortak değerlerine hizmet eden edebiyata değer vermeyen toplumlar, şiddet haberleri ile sarsılmaya mahkûmken, yabancılaşma tehlikesi de kaçınılmazdır. Harfe, heceye, yazıya, edebiyata, sanat ve kültüre değer veren toplum süratle medenileşme süreci yaşar ve ivme kazanır.
Gelecek nesilleri sağlam zeminler üzerine inşa etmek, bugün etrafında birleşeceğimiz aidiyet duygusu veren, bizi biz yapan anlatılarımızın değeri ile mümkün olacaktır. Anlatacak hikâyelerimiz hiç bitmesin. Güzel sözlerimiz tükenmesin. Edebiyat hep yaşamımızın içinde var olsun.
Şimdi yazıyı okuduğumda öyle duygulandım ki 'Adile Naşit’in ‘Adile Teyze Kuzucuklarıyla’ masal kasetini almışlardı.' Sizin için bu kadar kıymetli bir kasedi bana abime ve kardeşime sırf babamın yurt dışında çalışma sürecinde yokluğunda annemin yükünü hafifletmek amaçlı her gün iş çıkışı o anlatılmaz yorgunluğunuzla bizim yanımıza çıkıp ödevlerimiz yapıldı mı , yeni kitap ciltlendi mi meyveler uyumadan yendi mi diye herşeyimizle bu kadar yakından ilgilenip birde üstüne yatağa girdiğimizde birde masalımızı anlatışınız vardı ve sonra o kıymet verdiğin kasedi bizimle paylaşıp bize verip hergün onunla uyumamızı sağlayıp bize de 2000'li yıllarda Adile NAŞİT sevgisi aşılamıştınız. Anneme resmen eş bize baba olmuştunuz sanki .Nasıl oldu bilmiyorum ama biz onu kaybetmişiz ve size onun orjinalini bulmak için çok çaba sarfetmeme rağmen bulamamıştım.Sizin yazılarınız genellikle hep hayata bakış açınızın bir parçası aslında siz kelimelerle anlatılamayacak kadar İnsan, edebiyat, anlatımın ve yaşamın en güzel örneğisiniz .Sizi ve yazılarınızı çok özlemiştik kaleminize sağlık.